1897
1890'ların sonlarına doğru Bayer laboratuvarlarında yapılan araştırmalar, öksürük, soğuk algınlığı ve ağrı kesici ilaçlar üzerine yoğunlaştı. Bu süreçte, iki ürün arasında kıyasıya bir rekabet yaşandı; yalnızca biri ürünleştirilebilecek, diğeri ise rafa kaldırılacaktı.
Salisilik asidin tedavi edici özellikleri biliniyordu, ancak yüksek dozlarda uzun süreli kullanımı mide-bağırsak sisteminde tahriş, bulantı, kusma, kanama ve ülser gibi yan etkilere neden oluyordu. 5
1895'te, Bayer'in kimyasal araştırmalar bölümünün başında olan Eichengrün, daha güvenli bir salisilik asit geliştirme görevini şirket kimyagerlerden Felix Hoffmann’a verdi. Hoffmann’ın bu görevdeki motivasyon kaynağı, yan etkileri nedeniyle artık salisilik asidi kullanamayan, romatizma hastası olan babasının acısını hafifletmekti. 34,8
Hoffmann farklı moleküllere asetil grubu ekleyerek, fizyolojik olarak aktif maddelerin gücünü artırmayı veya toksisitesini azaltmayı umuyordu. Bu strateji, molekülleri asetillama olarak biliniyor aslında Bayer için yeni bir şey değildi. 35
Eichengrün’ün yönlendirmesiyle asetilsalisilik asit (ASA) üretimine odaklanan Hoffmann, bilimsel literatürü tarayarak salisilik asidin kimyasal yapısını değiştiren yeni bir yöntem geliştirdi. Bu yöntem, salisilik asidin yan etkilerini azaltarak vücut tarafından daha kolay tolere edilebilir hale getirdi. 10 Ağustos 1897'de sentezlenen bu formülasyon sayesinde, doğal bir ilacın modern tıpta çığır açan sentetik bir versiyonu yaratılmış oldu. 60
Eichengruen, ASA'yı Dreser'e coşkuyla tanıttı; ancak Dreser, ilk değerlendirmesinde ilacın kalp üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini öne sürerek ASA’yı değersiz buldu ve reddetti. Aslında, onun gerçek endişesi, kısa süre sonra piyasaya sürmeyi planladığı, üzerinde çalıştığı diğer ilacın, yani eroinin, başarısını tehlikeye atmaktı. 34
Dreser, başlarda ASA’ya (aspirine) ilgisiz davransa da, ironik bir şekilde bu ilacı ilk kez bilimsel bir makalede tanıtan kişi oldu. Bu tanıtım, Bayer ile olan özel anlaşmasının bir sonucuydu. Sözleşme sayesinde, Dreser şirkete kazandırdığı her yeni ilacın tanıtımını yapma ve telif hakkı elde etme hakkına sahipti. Diğer yandan, Hoffmann ve Eichengrün gibi diğer Bayer çalışanları, sadece patent alınabilen bileşikler üzerinden fmaddi kazanç elde edebiliyorlardı. Dreser'in sonradan aspirini nasıl benimsediğinin altında yatan nedenlerden birisi de bu olabilir. 34
Çocukluğundan itibaren topal kalmasına neden olan ağrılı bir kalça hastalığından muzdarip olan Charles Romley Alder Wright (1844-1894), muhtemelen bu yüzden bağımlılık yapmayan bağrı kesiciler geliştirmeye kendini adamıştı. Yüzlerce yeni afyon bileşiği geliştirdi ve 1874'te diamorfin (diasetilmorfin yani eroin) sentezleyen ilk kişi oldu. Ancak Wright’ın buluşu, dönemin tıp dünyasında fazla ilgi görmedi ve gelişim süreci sınırlı kaldı. 26
Dreser kodeinin solunum üzerindeki etkisi üzerinde çalışıyordu ve Wright'ın morfin bağımlılığını azaltmaya yönelik çalışmalarından haberdardı. Diamorfinin keşfinden yirmi üç yıl sonra, öksürük bastırıcılarında morfinin bağımlılık yapmayan bir alternatifini bulmak amacıyla Hoffmann'a, morfine benzer ancak daha az güçlü ve daha az bağımlılık yaratan bir bileşik olan kodeini üretmek için morfini asetillatması talimatını verdi. Hoffmann, aspirini sentezledikten on bir gün sonra, 21 Ağustos 1897'de, morfinden bir buçuk ila iki kat daha güçlü bir form olan eroini sentezlemeyi başardı. 29,35
Bayer, öksürük tedavisinde morfinin neden olduğu bağımlılığı ortadan kaldırmak amacıyla alternatif bir ilaç geliştirmeye çalışırken, bu çabalar, kullanıcılar üzerinde ciddi bağımlılık riski taşıyan bambaşka bir maddeyi keşfetmelerine sebep oldu. 38
Eroin
Dreser eroini çöpçüler, kurbağalar ve tavşanlar üzerinde test ediyordu. Ayrıca Bayer'in bazı işçileri ve kendisi üzerinde de test etti. İşçiler buna bayıldı, bazıları kendilerini “kahraman” (heroisch) hissettirdiğini söyledi. Bu aynı zamanda kimyagerler tarafından güçlü bir ilacı tanımlamak için kullanılan bir terimdi (ve diasetilmorfin morfinden dört kat daha güçlüdür). Bir marka ismini yaratmak kolay oldu. 34
Heinrich Dreser'in geliştirdiği bu ilacın isimlendirilmesi, dönemin umutları ve beklentilerini yansıtıyordu. İlaç, Almanca "kahramanca" anlamına gelen "heroisch" kelimesinden esinlenilerek adlandırıldı. Bu isim, ilacın güçlü etkisini ve morfine bağımlılık yaratmadan tedavi sağlayacağına dair beklentiyi yansıtıyordu. Dönemin ilaç isimlendirme geleneğine uygun olarak "-in" son eki eklenerek "Heroin" adı ticari bir marka olarak ortaya çıktı. Marka o kadar başarılı oldu ki, ticari adı zamanla etken maddesinin önüne geçip ürünle özdeşleşti. İngilizcede "H" harfi telaffuz edilmediği için, bu marka Türkçede "Eroin" olarak yer etti. 29,32,34
1898 yılında, "Heroin" markası, Bayer şirketi tarafından bir ilaç olarak tescil edildi. 18 Mayıs'ta başvurulan bu marka, 27 Haziran'da Almanya'nın ticari ürünler listesine 31650 numara ile kaydedildi. Bu tarihlerde, Bayer şirketi "Actiengesellschaft Farbenfabriken vorm. Friedr. Bayer & Co., Elberfeld" olarak biliniyordu. Marka, kimyasal ürünlerin satışı için "farmasötik ürün" kategorisinde yer aldı. Tescil belgeleri çevrimiçi olarak erişilemez durumda olup, Alman Patent ve Marka Ofisi'nden (DPMA) talep üzerine sağlanabilmektedir. 29
Eroin, 12 farklı dilde yürütülen reklam kampanyaları aracılığıyla ağrı kesici ve öksürük ilacı olarak tanıtıldı ve Kasım 1898'de piyasaya sürüldü. Ayrıca, yüksek tansiyon, akciğer ve kalp rahatsızlıkları, doğum sancısı ve anestezi dahil olmak üzere yaklaşık 40 farklı tıbbi durum için kullanımı önerildi. O dönemde yaygın olan afyon ve türevlerinin eğlence amaçlı kullanımından kaynaklanan morfin ve afyon bağımlılığını tedavi etmek amacıyla "bağımlılık yapmayan güvenli bir seçenek" olarak pazarlandı. 29,34
Harika bir ilaç olarak eroin, penisilin ve kortizon gibi ilaçlar gibi hızla kabul görerek geniş bir kullanım alanı buldu. O dönemde tüberküloz ve diğer solunum yolu hastalıklarının yaygınlığı, etkili bir tedaviye duyulan ihtiyacı artırmıştı ve eroinin bu boşluğu dolduracağı düşünülüyordu. Eroinin, morfinin tüm faydalarına sahip olduğu, ancak çok az yan etkisi bulunduğu düşünülüyordu – ilk başta sadece kabızlık ve hafif cinsel halsizlik gibi etkilerden şüpheleniliyordu. Eroin, başlangıçta birçok doktor ve hasta tarafından olumlu karşılandı. 29,32
Kasım 1898'de Dreser ilacı Alman Doğa Bilimciler ve Hekimler Kongresi'ne sundu ve öksürük ilacı olarak kodeinden 10 kat daha etkili olduğunu, ancak toksik etkilerinin sadece onda birine sahip olduğunu iddia etti. Ayrıca ağrı kesici olarak morfinden daha etkiliydi. Güvenliydi. Alışkanlık yapmıyordu. Kısacası, mucize bir ilaçtı - zamanının Viagra'sı. 34
1899 yılına gelindiğinde Bayer yılda yaklaşık bir ton eroin üretiyor ve uyuşturucuyu 23 ülkeye ihraç ediyordu. Eroinin asıl patladığı ülke, halihazırda büyük bir morfin bağımlısı nüfusun, patentli ilaçlara yönelik bir çılgınlığın ve nispeten gevşek bir düzenleyici çerçevenin bulunduğu ABD'ydi. Öksürük şurubu üreticileri kısa süre içinde ürünlerine Bayer eroini katmaya başladı. 34
Eroinin piyasaya sürülmesinden bir süre sonra, bağımlılık yapıcı etkileri hakkında raporlar yayınlanmaya başladı. Örneğin, 1903 yılında Dr. Geo. E. Pettey, tedavi ettiği son 150 uyuşturucu bağımlılığı vakasından sekizinin eroin kullanıcısı olduğunu ve bu vakalardan üçünün, ilk kez eroin kullanmaya başladıklarında bağımlı hale geldiklerini belirtti. Pettey, ayrıca eroin bağımlılığının tedavi edilmesinin, morfin bağımlılığından neredeyse daha zor olduğunu vurguladı. Ayrıca, 1904'te hastaların ilk etkiyi yeniden elde edebilmek için daha fazla eroine ihtiyaç duyduğu gözlemlendi. 32,39
1913 yılında, artan bağımlılık olayları ve yasa dışı kullanımın yaygınlaşması nedeniyle Bayer, eroin üretimini durdurdu. Özellikle New York ve Philadelphia'daki hastanelerdeki heroin bağımlılığı vakalarının artışı ve Doğu Kıyısı şehirlerinde bu maddeyi kullanarak vakit geçiren geniş bir nüfusun bulunması, bu kararın alınmasında etkili oldu. Bu kişiler, bağımlılıklarını finanse etmek için bazen hurda metal ‘junk’ toplayıp satarak hayatta kalmaya çalıştılar ve zamanla keşler 'junkie' yani hurdacı olarak adlandırıldılar. 34
Türkçede bağımlılık için Farsça kökenli 'keş' kelimesi, özlem çeken anlamında kullanılmıştır. Osmanlı döneminde çok iyi okçulara 'kemankeş' denirdi; örneğin Kemankeş Mustafa Paşa (1592- 1644) gibi. Esrar bağımlılarına ise 'esrarkeş' denmiştir.
1914'te, reçetesiz eroin kullanımı Amerika Birleşik Devletleri'nde yasaklandı. 1919'da ise mahkeme kararıyla doktorların bağımlılara eroin reçete etmesi de yasa dışı hale geldi. 1924'te FDA'nın sert düzenlemeleri sonucunda, sadece çok özel tıbbi durumlar dışında tamamen yasaklandı. 32,34
Konumuzun derinliklerine daldığımız bu araştırma sürecinde, karşılaştığımız ve sizlerin de ilgiyle takip edeceğinizi düşündüğümüz bazı olayları da paylaşma fırsatı bulduk. Umarız bu bilgiler ilginizi çeker. Şimdi, ana konumuza geri dönerek kaldığımız yerden incelememize devam edelim…
'Aspirin'
Yazan: Kamil Hamidullah
Oluşturma Tarihi: Kamil Hamidullah / EKİM 2018
Önceki güncelleme:
Son güncelleme: Kamil Hamidullah / KASIM 2024
#PulmonerHipertansiyon #PAHSSc #PulmonaryHypertension #NadirHastalık #RareDisease