1897
Eichengrün'ün bilimsel kariyerinde önemli bir dönüm noktası 1908 yılında gerçekleşti. Bayer'de geliştirdiği Protargol ilacından elde ettiği telif hakları ve diğer başarıları, onu kendi işini kurma konusunda cesaretlendirdi. İş ortağı olarak seçtiği Theodor Becker ile birlikte plastik ve fotokimya alanlarında önemli çalışmalar yapmıştı. Bu çalışmalardan elde ettikleri patentleri değerlendirmek üzere, Bayer'den ayrılarak kendi araştırma laboratuvarı ve fabrikası olan Cellon-Werke'yi kurdular. Burada, selüloitin yerine geçen ve alevlere dayanıklı Cellon adında bir plastik geliştirdi. Bu yeni malzeme, I. Dünya Savaşı sırasında pilot gözlükleri, uçak camları ve gaz maskeleri üretiminde büyük talep gördü. Ayrıca, uçak kanatlarının kumaşını su geçirmez yapmak ve Zeplin hava gemilerinde gaz sızıntısını önlemek için kullanılan selüloz asetat bazlı bir kaplama geliştirdi. 22,41
Eichengrün, Nazi Almanyası'nın yükselişiyle birlikte 1933’te şirketindeki hisselerinin bir kısmını Aryan kökenli Almanlara devretmek zorunda kaldı. 1938’de Naziler tarafından şirketinden tamamen çıkarıldı ve 1944 yılında Theresienstadt toplama kampına sürgün edildi. Tutukluluğuna itiraz eden Eichengrün, dönemin iktidarı ile güçlü ilişkileri olan ve Bayer'in de üyesi bulunduğu IG Farben'e bir mektup yazarak, Aspirin'in gerçek mucidinin kendisi olduğunu iddia etti. Şirkete ve Almanya'ya sağladığı katkıların, serbest bırakılmasını haklı çıkaracağını belirten bir dilekçe yazdı. Ancak bu girişimi hemen sonuç vermedi. 14 ay boyunca tutuklu kaldığı kamptan, ancak 9 Mayıs 1945'te Kızıl Ordu'nun kampı ele geçirmesiyle kurtulabildi. 22,41,49,54
1933 yılında, Almanya'da "Aryanlaştırma" adı altında, Yahudilerin mal varlıklarına el konulmasıyla başlayan ve toplu imha ile devam eden bir süreç başlamıştır. Bu dönemde, Bayer gibi şirketler de iktidarla yakın ilişkiler kurmuştur. 1934'te, bir Alman ansiklopedisinde Aspirin'in icadı konusunda sadece Felix Hoffmann'a atıfta bulunulmuş, ancak gerçek mucit Arthur Eichengrün, bir Yahudi olarak Nazi rejimi altında bu yanlış bilginin düzeltilmesi için mücadele edememiştir. Nazi döneminde, Yahudilerin bilim ve kültür alanındaki katkıları tarih kitaplarından sistematik olarak silinmiştir. Bu, Eichengrün'ün Aspirin'in mucidi olarak tanınmamasının sebeplerinden biridir. 22,41,49,54
Beş yıl sonra, Arthur Eichengrün, 1949’da Die Pharmazie dergisinde yayımlanan “Aspirinin 50 Yılı” (50 Jahre Aspirin) başlıklı makalesinde, ilacın geliştirilme sürecine dair pek çok bilinmeyen detayı paylaştı. Aspirin'in mucidi olarak bilinen Felix Hoffmann'ın aslında Hoffmann'ın sadece kendisinin verdiği talimatları uygulayan bir kimyager olduğunu belirtti. Hoffmann'ın asetilsalisilik asit sentezini yaparken, bu çalışmanın ne amaçla yapıldığını bile tam olarak bilmediğini, sadece kendisinden aldığı detaylı talimatları adım adım uyguladığını vurguladı. Hoffmann’ın rolünün ilk sentezle sınırlı olduğunu ve sürece başka bir katkısının olmadığını ifade etti. 49
Öte yandan Eichengrün, 1941'de Münih'teki Alman Müzesi'nin kimya bölümündeki Onur Salonu'nda, "Aspirin: mucitler Dreser ve Hoffmann" yazısıyla beyaz kristallerle dolu bir vitrinin sergilendiğini gördü. Ancak, Dreser'in bu keşifle hiçbir ilgisi olmadığını ifade etti. Hatta Asetilsalisilik asidin (ASA) sentezinden sonra, Dreser bu buluşu henüz kullanışlı bir ilaç olarak kabul etmedi ve rafa kaldırdı. Eichengrün ise ilacın test aşamasına geçebilmesi için büyük bir çaba sarf etti ve kişisel ilişkileri sayesinde ASA'yı küçük bir çevrede test ettirip olumlu sonuçlar elde etti. Ancak Dreser bu ilerlemeyi görmezden geldi. Eichengrün, Bayer'in araştırma başkanı Carl Duisberg'e başvurmuş ve Duisberg’in talimatıyla Dreser’in elde ettiği sonuçların bağımsız bir farmakolog tarafından incelenmesini sağlamıştır. 49
Aspirin'in tarihindeki önemli bir belge olan 10 Ağustos 1897 tarihli Bayer kayıtları, ilginç bir gerçeği ortaya koyuyor. Bayer şirketi bu belgeyi, Felix Hoffmann'ın Aspirin'i icat ettiğinin kanıtı olarak sunsa da, belgedeki detaylar farklı bir hikaye anlatıyor. Hoffmann'ın kendi el yazısıyla yazdığı notlarda, asetilsalisilik asidin (Aspirin) özellikleri hakkında şu ifadeler yer alıyor: "Asetilsalisilik asit, salisilik asitten farklı olarak aşındırıcı etkisi olmayan bir tada sahiptir ve bu özelliği nedeniyle kullanışlılığı test edilmektedir." Bu ifade, ilacın Hoffmann'ın notu yazdığı tarihte zaten sentezlenmiş ve test aşamasında olduğunu gösteriyor. Yani bu belge, Hoffmann'ın ilacın mucidi olduğunu kanıtlamaktan çok, devam eden test sürecinin bir parçası olduğunu ortaya koyuyor. 49
Duisberg'in talimatıyla ASA çalışmaları yeniden başlatıldı. Dreser, 16 Mayıs 1898'e kadar laboratuvar raporları yazmamıştır. Bayer arşivlerinde, 1897'de salisilik asit türevlerini test ettiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır. Ancak laboratuvar defterine göre, Dreser 27 Eylül 1898'de ve o yılın üç farklı döneminde asetilsalisilik asidi kendi başına araştırmıştır. 49
Aspirin'in geliştirilme sürecinde yaşanan bir diğer ilginç olay da Felix Hoffmann'ın kariyerindeki ani değişimdi. Asetilsalisilik asidi sentezledikten iki yıl sonra, Bayer'in ilaç pazarlama departmanının başına geniş yetkilerle getirildi. Hoffmann bu görevini 1928 yılına kadar sürdürdü ve buradan emekli oldu. Emekliliğinden sonra İsviçre'ye yerleşen Hoffmann, 1946 yılında ölümüne kadar burada sessiz ve toplumdan uzak bir yaşam sürdü. 35
Bu süreçte dikkat çeken önemli bir nokta, asıl mucit olduğunu iddia eden Arthur Eichengrün'ün Bayer'de yeni ilaçlar ve buluşlar geliştirmeye devam etmesiydi. Bu durum, Eichengrün'ün iddialarını destekleyen önemli bir kanıt olarak değerlendirilmektedir. Çünkü gerçek bir bilim insanı olan Eichengrün, araştırma ve geliştirme çalışmalarını sürdürürken, Hoffmann laboratuvardan uzaklaşarak pazarlama departmanına transfer olmuştu.
Aspirinin Gerçek Mucidi: Arthur Eichengrün'ün Hikayesi
Dünya Sağlık Örgütü'nün Temel İlaçlar Listesi'nde yer Aspirin. 55 modern tıbbın en önemli buluşlarından biri olarak kabul edilir. Ancak bu ilacın gerçek hikayesi, uzun yıllar gizli kaldı. Arthur Eichengrün, Bayer şirketinde çalışan yetenekli bir kimyagerdi. 1897'de, asistanı Felix Hoffmann'ı aspirinin sentezini gerçekleştirmesi için yönlendirdi. Ancak şirket, bu buluşu Hoffmann'a mal etti. 49
Eichengrün 80. doğum gününü Alman bilim dergilerinde parıldayan övgüler arasında kutladı. 23 Aralık 1949'da, aspirinin keşfiyle ilgili öyküsünün yayınlandığı ay Berlin'de öldü. Ne var ki Die Pharmazie dergisinde yer alan açıklamaları, yarım asır boyunca ciddi bir ilgi görmedi. 49
Gerçek, 1999 yılında ortaya çıktı. Glasgow Strathclyde Üniversitesi'nden İskoç eczacı Walter Sneader'ın Bayer arşivlerinde yaptığı detaylı araştırma, Eichengrün'ün iddialarını doğruladı. Araştırma, aspirinin hem sentezinin hem de klinik kullanımının başlatılmasında Eichengrün'ün kilit rol oynadığını, resmi açıklamalarda tutarsızlıklar bulunduğunu kanıtladı. 22
Bu keşif tarihsel bir hatayı düzeltse de, Bayer şirketi hala resmi olarak Felix Hoffmann'ı aspirinin mucidi olarak kabul etmektedir. 22
Aspirinin keşif sürecinde, 18. yüzyılda Edmund Stone'un gözlemleri önemli bir temel oluşturdu. Felix Hoffmann'ın aspirinin sentezindeki rolü önemliydi, ancak bu çalışma Arthur Eichengrün’ün yönlendirmesiyle başlamıştı. Eichengrün, keşifteki katkılarını ön plana çıkarmadı. Ancak 1934 yılında, Nazi Almanyası’nın ırkçı politikaları nedeniyle Bayer, Yahudi kökenli Eichengrün'ün adını Aspirin çalışmalarından sildi ve buluşu tamamen Hoffmann’a mal etti. Hoffmann 1946 yılına kadar yaşadı ve aspirinin keşfiyle ilgili kendi hikayesini hiç paylaşmadı; sadece Dr. Dreser'in ilacı başlangıçta bir kaç kez reddettiğinden bahsetti. 49
1999 yılında farmakoloji tarihçisi Walter Sneader'ın araştırması olmasaydı, aspirinin öyküsünde Eichengrün'ün adı anılmayacaktı.
Yazan: Kamil Hamidullah
Oluşturma Tarihi: Kamil Hamidullah / EKİM 2018
Önceki güncelleme:
Son güncelleme: Kamil Hamidullah / KASIM 2024
#PulmonerHipertansiyon #PAHSSc #PulmonaryHypertension #NadirHastalık #RareDisease