2000 - Dr. Jane H. Morse (vefat 2008)
Dr. Jane H. Morse, araştırmalarına gönüllü katılan PAH hastalarına sevgiyle, "Ben sizin vampirinizim ve vampiriniz kanınızı istiyor!" diyerek sıcak bir bağ kurar ve onları gülümsetirdi. Pulmoner arteriyel hipertansiyon (PAH) üzerine yaptığı çığır açıcı çalışmalar, onu bu alandaki bilimsel gelişmelerin öncüsü haline getirdi.
Kariyerindeki en önemli dönüm noktası, ailesel primer pulmoner hipertansiyona yol açan BMPR2 genindeki mutasyonu keşfetmesiydi.
1996 yılında emekli olan Dr. Morse, emekliliğinden birkaç yıl önce aileleri incelemeye başlamış ve 2000 yılında, Vanderbilt Üniversitesi ile iş birliği içinde primer pulmoner hipertansiyon hastalarının yarısından fazlasında BMPR2 geninde mutasyon bulunduğunu keşfetmiştir. Ayrıca, BMPR2 mutasyonu taşımayan hastalarda yeni genler bulmak için araştırmalarını sürdürmüştür. Fenfluramin adlı diyet hapının neden olduğu pulmoner hipertansiyon vakalarında genetik anormallikleri ilk kez tanımlayan kişi de Dr. Morse olmuştur.
Dr. Morse, meslektaşlarıyla birlikte yaptığı çalışmalar sonucunda, ailesel primer PAH hastalığının genetik temelini keşfederek bu hastalığa neden olan genin kromozom 2q33 bölgesinde bulunduğunu doğrulamıştır.
PAH’ın Genetik Temelleri ve BMPR2 Mutasyonları
Ailesel Pulmoner Arteriyel Hipertansiyon (FPAH), tüm PAH vakalarının yaklaşık %6'sını oluşturan ve genetik yatkınlıkla ortaya çıkan nadir bir hastalıktır. Bu hastalık, başka bir hastalık etkisi olmaksızın geliştiğinden, FPAH hastaları, PAH’ın kesin tedavi çözümleri üzerinde çalışmalar yapan araştırmacılar için değerli bir hasta grubunu oluşturur. FPAH hastaları üzerinde yapılan çalışmalar, hastalığın genetik temellerini anlamak ve tedavi yöntemlerini geliştirmek için önemli fırsatlar sunmaktadır.
Primer (idiyopatik) pulmoner arteriyel hipertansiyonun (İPAH) gelişim mekanizması tam olarak anlaşılamamıştır. Dr. Morse’un araştırmaları, bu hastalığa neden olan genleri ve bu genlerin hastalık süreçlerine etkisini ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Özellikle genetik geçiş gösteren ailesel primer pulmoner hipertansiyon (FPPH) vakalarında, 2q32-33 kromozomundaki PPH1 geni tanımlanmıştır. FPPH, bir ebeveynden çocuğa geçebilen otozomal dominant bir kalıtım şekliyle aktarılır; yani hastalık, genin yalnızca bir kopyasının kusurlu olması durumunda ortaya çıkar. Araştırmalar ayrıca, FPPH vakalarının %43’ünde ve genetik bir geçmişi olmayan, rastgele (sporadik) gelişen PAH vakalarının %26’sında kemik morfogenetik protein reseptör 2 (BMPR2) genindeki mutasyonların hastalığa yol açtığını göstermiştir.
BMPR2 ve PAH İlişkisi
BMPR2 genindeki mutasyonların, fenfluraminin tetiklediği pulmoner arteriyel hipertansiyon (PAH) vakalarının %9’unda bulunduğu tespit edilmiştir. Ancak, HIV enfeksiyonu veya skleroderma ile ilişkili PAH vakalarında bu mutasyonlara rastlanmamıştır. Bu durum, BMPR2 mutasyonlarının yalnızca belirli PAH türlerinde etkili olabileceğini göstermektedir. Ayrıca, BMPR2 mutasyonlarının çocuk ve yetişkin PAH hastalarında, doğuştan geniş pulmoner-sistemik şantlara sahip bireylerde ve sporadik PAH vakalarında daha fazla araştırılması gerektiği vurgulanmaktadı
Dr. Morse’un çalışmaları, PAH’ın nasıl oluştuğunu (patogenezi) anlamaya büyük katkı sağlamış ve BMP/TGF-B sinyal yolaklarını bu hastalıkla ilgili araştırmaların ana konusu haline getirmiştir. Araştırmacılar, şu üç temel soruya odaklanmaktadır:
Bu soruların yanıtlanması, PAH’ın genetik yapısının daha iyi anlaşılmasını sağlayarak hastalık için yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine olanak tanıyabilir.
Araştırmaların Geleceği ve Tedavi Olanakları
Dr. Morse’un çalışmaları, PAH hastalığının genetik yapısını anlamada önemli bir yol kat edilmesine olanak sağlamaktadır. Geniş klinik materyalinden elde edilen veriler, BMPR2 mutasyonlarının işlevsel önemini ortaya koymaya ve bu mutasyonları laboratuvar ortamında (in vitro) incelemek için bir yöntem geliştirmeye yardımcı olmaktadır. Ayrıca, BMPR2 mutasyonlarının hastalığa yol açması için gerekli olan ek risk faktörlerini ve genleri belirlemeye yönelik araştırmalara ışık tutmaktadır.
Ailesel PAH (FPPH), sporadik PAH vakaları ve herediter hemorajik telanjiektazi (HHT) hastalarının uzun süreli takibi, hastalığın doğal seyrine dair değerli bilgiler sunmaktadır. Bu bilgiler, hastalıkla ilgili yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi için fırsatlar yaratabilir ve laboratuvarda ilaçların test edilmesi amacıyla kullanılabilecek modellerin oluşturulmasını sağlayabilir.
Dr. Jane H. Morse’un bu alandaki çalışmaları, PAH’ın genetik kökenlerini anlamada büyük bir ilerleme sağlamış ve bu hastalığın tanı ve tedavi süreçlerinin iyileştirilmesine önemli katkılar sunmuştur. Onun araştırmaları, PAH hastalarına umut vadeden çözümler geliştirilmesine öncülük etmektedir. 3,4,5,6
NOT: 1998 yılında, 6-10 Eylül tarihleri arasında Fransa'nın Evian şehrinde gerçekleştirilen 2. Dünya Pulmoner Hipertansiyon Sempozyumu'nda, hastalığın isimlendirilmesinde önemli bir değişiklik yapılmıştır. Daha önce "Primer Pulmoner Hipertansiyon" (PPH) olarak bilinen hastalık, altta yatan belirgin bir neden olmaksızın gelişen pulmoner hipertansiyonu tanımlamak için kullanılan bu terimin yetersizliği anlaşılınca, "Pulmoner Arteriyel Hipertansiyon" (PAH) olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Bu değişiklik, hastalığın daha doğru bir şekilde tanımlanmasına ve sınıflandırılmasına olanak sağlamıştır.
Konunun dayandığı bilimsel yayınlarda 'Primer' vurgusu buradaki anlatımda da korunmuştur. Altta yatan başka etkenlerin dışlandığına dikkat çekilmiştir.
Yazan: Kamil Hamidullah
Oluşturma Tarihi: Kamil Hamidullah / EKİM 2018
Önceki güncelleme:
Son güncelleme: Kamil Hamidullah / OCAK 2025
#PulmonerHipertansiyon #PAHSSc #PulmonaryHypertension #NadirHastalık #RareDisease