M.Ö. 600 - Otogreft Tekniği ile Rinoplasti
Suşruta, antik Hindistan’ın en önemli cerrahlarından biri olarak kabul edilir ve özellikle cerrahi bilim (Shalya Tantra) alanındaki katkılarıyla tanınır. En büyük eseri olan Sushruta Samhita (Sushruta'nın Derlemesi), dünyanın bilinen en eski plastik cerrahi metni olarak kabul edilir ve geleneksel Hint tıbbı sisteminin temel kaynaklarından biridir. 6 Sushruta, aynı zamanda "cerrahinin babası" ve "dünyanın ilk anatomisti" 5,14 olarak da bilinir. Tam kalınlıkta deri greftleri de dahil olmak üzere çeşitli plastik cerrahi operasyonları gerçekleştirmesiyle öne çıkar. 1
Sushruta hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Gerçek doğum adı bilinmemektedir çünkü "Sushruta" ismi, "ünlü" anlamına gelen bir sıfattır. 7 Bu durum, antik Mısır'da "Musa" (Moses) isminin "oğul" anlamına gelmesiyle benzerlik taşır. (Ra; güneş, Ramses; güneşin oğlu) 11
Sushruta, Hint Tıbbı'nın Altın Çağı'nda, M.Ö. 1500 yılına kadar uzanan köklü bir tıbbi bilgiye sahip olan Kashi kasabasında (günümüzde Varanasi veya Benares) eğitim görmüş ve tıp pratiğini Kuzey Hindistan'da, Ganj Nehri kıyısındaki bu bölgede yapmıştır. Tanrılar tarafından kendisine armağan edildiğine inanılan yetenekleriyle, büyük bir şifacı ve bilge olarak kabul edilmiştir. "Hint Tıbbının Babası" ve "Plastik Cerrahinin Babası" olarak tanınan Sushruta, birçok cerrahi prosedürü geliştirip uygulamaya koymasıyla bilinir. 7
Sushruta Samhita, vücuttaki şekil bozukluklarını ve işlevsel sorunları düzeltmeyi amaçlayan plastik cerrahi üzerine yazılmış dünyadaki en eski metin olarak kabul edilir ve Ayurvedik Tıbbın Büyük Üçlemesi'nden biri olarak görülür.
Ayurvedik Tıbbın Büyük Üçlemesi
Ayurveda, binlerce yıllık geçmişiyle kökleri eski Hindistan'a uzanan, vücut, zihin ve ruh arasındaki dengeyi sağlamayı hedefleyen bütünsel bir tıp sistemidir. Sanskritçe "Ayur" (yaşam) ve "Veda" (bilgi) kelimelerinin birleşiminden türetilen Ayurveda, "yaşam bilgisi" anlamına gelir. Bu sistem, hastalıkları önlemek ve tedavi etmek için bitkisel ilaçlar, beslenme, masaj, yoga ve meditasyon gibi doğal yöntemleri kullanır. Ayurveda'nın temelini oluşturan üç büyük metin, bu bilgeliğin kuşaklar boyunca aktarılmasını sağlamıştır: Charaka Samhita, Sushruta Samhita ve Astanga Hridaya. Bu metinler, Ayurveda'nın "Büyük Üçlemesi" olarak bilinir.
Charaka Samhita, Ayurveda'nın en eski ve en kapsamlı metinlerinden biridir. M.Ö. 400 civarında Charaka tarafından derlenen bu eser, iç hastalıkları ve genel tıp konularını ele alır. Metin, vücuttaki üç temel enerjiyi (dosha) tanımlar ve bu enerjilerin dengesizliğinin hastalıklara nasıl yol açtığını açıklar. Bu üç dosha şunlardır:
Charaka Samhita, bu enerjilerin dengede tutulmasının sağlıklı bir yaşamın anahtarı olduğunu vurgular. Ayrıca, sağlıklı bir yaşam sürdürmek için beslenme, yaşam tarzı ve bitkisel tedaviler hakkında detaylı rehberlik sunar. Örneğin, hangi yiyeceklerin hangi doshayı dengeleyeceği, hangi yaşam tarzı alışkanlıklarının sağlığı koruyacağı gibi konulara değinir.
Sushruta Samhita, Ayurveda'nın cerrahi bilim (Shalya Tantra) alanındaki en eski ve en önemli metinlerinden biridir. M.Ö. 600 civarında Sushruta tarafından derlenen bu eser, plastik cerrahi, kırık tedavisi, doğum komplikasyonları (ölü bir fetüsün çıkarılması gibi), organ ameliyatları (litotomi, yani taşların veya taşları çıkarmak için idrar kesesi gibi içi boş organlara cerrahi kesi yapılması) ve hatta göz hastalıkları gibi birçok cerrahi işlemi detaylı bir şekilde anlatır. Sushruta, özellikle rinoplasti (burun rekonstrüksiyonu) gibi yenilikçi teknikleriyle tanınır. Bu tekniklerde, hastanın kendi vücudundan alınan deri greftleri (otogreft) kullanılarak burun yeniden yapılandırılırdı.
Sushruta Samhita, sadece cerrahi tekniklerle sınırlı kalmaz; aynı zamanda cerrahi etik, hasta bakımı, cerrahi aletlerin kullanımı, toksikoloji, pediatri ve farmakoloji hakkında da önemli bilgiler sunar. Örneğin, ameliyat öncesi ve sonrası dönemde hastanın nasıl hazırlanacağı, cerrahi aletlerin sterilizasyonu ve cerrahi müdahaleler sırasında anestezi olarak şarap kullanımı gibi konulara değinir. 13 Bu detaylar, Sushruta'nın cerrahi bilimine yaklaşımının ne kadar kapsamlı ve ileri düzeyde olduğunu gösterir.
Eser, 300'den fazla cerrahi prosedür, 120'den fazla cerrahi alet ve 700'den fazla şifalı bitkinin kullanımı hakkında bilgi verir. Ayrıca, insan vücudunun anatomisi ve çeşitli hastalıkların tedavisi konusunda da önemli bilgiler sunar. 1120 hastalık, yaralanma ve durumun yanı sıra bu hastalıkların tedavileri, şifalı bitkilerin uygulaması, tadı ve etkinliği de derinlemesine ele alınmıştır. 7
Ayurveda'nın sekiz ana dalını kapsayan ve önceki iki büyük metni (Charaka Samhita ve Sushruta Samhita) birleştiren pratik bir rehberdir. M.S. 6. yüzyılda Vagbhata tarafından yazılan bu eser, Ayurveda'nın teorik bilgisini günlük uygulamalarla birleştirir. "Astanga" sekiz kollu veya sekiz bölümlü, "Hridaya" ise öz veya kalp anlamına gelir. Bu nedenle, Astanga Hridaya, "Sekiz Kollu Bilginin Özü" olarak da adlandırılır. 4,8
Astanga Hridaya, iç hastalıkları, cerrahi, pediatri, toksikoloji, ruh sağlığı ve yaşlanma gibi konuları kapsar. Metin, daha kısa ve öz bir anlatımla, Ayurveda'nın karmaşık teorilerini pratik bir şekilde sunar. Örneğin, hastalıkların teşhisi, tedavi yöntemleri, bitkisel ilaçların kullanımı ve sağlıklı bir yaşam için öneriler gibi konulara değinir.
Ayurveda'nın sekiz ana dalı, insan sağlığını ve hastalıkları bütüncül bir yaklaşımla ele alır. İşte bu sekiz dal: 4
Vücudun, özellikle yüzün çıkıntılı kısımlarının (burun, kulaklar, dudaklar, göğüsler vb.) sakatlanması, insan bedeninin en asil ve etkileyici bölgesinde kalıcı bir değişikliğe yol açtığından, hem fiziksel hem de psikolojik açıdan ciddi bir bozulmaya neden olmuştur. Günümüzde bu tür sakatlanmalar nadiren travmatik nedenlerle görülse de, antik çağda bireyi aşağılayıcı bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılmaktaydı.
Bu tür bir sakatlığa maruz kalan kişiler, kişiliklerinin bir parçasını kaybettiklerini hisseder ve lezyonu gizlemeye çalışırlardı. Toplumun yarattığı aşağılanma duygusuyla başa çıkmak için ise erken dönemlerden itibaren çeşitli çözümler aradılar.
Burnun kesilmesi anlamına gelen rinotomi, savaş ve düellolarda alınan yaraların yanı sıra, yenilgi sonrası düşmanı aşağılamak ya da kıskançlık saikiyle intikam almak için de başvurulan bir yöntemdi. Ancak en yaygın kullanımı, cinsel suçlar için verilen bir adli ceza olmasıydı.
Bu uygulama, özellikle Babil (M.Ö. 1894-M.Ö. 539) ve Eski Mısır (M.Ö. 3100-M.Ö. 30) gibi eski medeniyetlerin yasalarında yer alıyordu. Örneğin, Hammurabi Kanunları’nda (M.Ö. 1754) vücudun çıkıntılı kısımlarının kesilmesiyle ilgili hükümler bulunmaktaydı. Yunan (M.Ö. 756-M.Ö. 146) ve Roma (M.Ö. 753-M.S. 476) toplumlarında bu tür cezalar nadiren uygulanırken, Bizans (M.S. 330-M.S. 1453) ve Arap toplumlarında daha yaygın bir şekilde görülüyordu. Arap toplumlarında, zina yapan kadınların burnu kesilirken, erkekler genellikle kırbaç cezasıyla kurtulabiliyordu. Hatta bazı durumlarda, kocaya eşinin cezasını bizzat uygulama hakkı bile veriliyordu. Bu tür cezalandırma yöntemleri, toplumların adalet anlayışını ve cinsiyet eşitsizliğini yansıtan örnekler olarak tarihte yerini aldı. 7,9,12,13
Rhinotomy, yani burnun kesilmesi, özellikle Antik Hindistan'da bir cezalandırma yöntemi olarak yaygındı. Kazalar veya cezalandırma sonucu burun kaybı, bireyler için ağır bir travma yaratırken toplumsal damgalanmaya da yol açıyordu. Bu durum, kaybedilen dokunun onarılması için tıbbi yöntemlerin geliştirilmesini zorunlu kıldı.
Hint cerrahı Sushruta, burun rekonstrüksiyonu alanında devrim niteliğinde bir yöntem geliştirdi. "Hint flebi tekniği" 7,12 olarak bilinen bu yöntem, otogreft (kişinin kendi derisinin) kullanılmasına dayanıyordu. Bu teknikte kişinin alnı veya yanağının üst kısmından alınan deri kullanılarak yeni bir burun oluşturuluyordu. Bu yöntem, burun kaybı yaşayan kişilerin görünümlerini ve yaşam kalitelerini yeniden kazanmalarına yardımcı oldu. Her ne kadar bu greftlerin başarı oranları veya başarısızlıkları hakkında detaylı bilgi olmasa da. 3 Sushruta’nın çalışmaları modern plastik cerrahinin temellerini atan önemli adımlardan biri haline geldi.
Sushruta, cerrahi müdahaleler sırasında anestezi kullanarak dönemi için yenilikçi bir yaklaşım sergiledi. Hastalar, operasyon öncesinde yoğun miktarda şarap içmeye teşvik edilir ve duyarsızlık noktasına ulaştıklarında ahşap bir masaya bağlanırdı. Bu yöntem, hastaların operasyon sırasında hareket etmesini engellemek ve acıyı hafifletmek amacıyla kullanılmıştır. Sushruta'nın bu uygulaması, cerrahi müdahalelerin daha insancıl ve etkili bir şekilde gerçekleştirilmesine olanak sağlamıştır. 7,13
Cerrahiyi sekiz ana başlık altında sınıflandırması, Sushruta'nın sistematiğini gösterir. Bu sınıflandırma, eksizyon (Chedya), kazıma (Lekhya), delme (Vedhya), keşif (Esya), ekstraksiyon (Ahrya), tahliye (Vsraya) ve dikiş (Sivya) gibi işlemleri içerir. Bu sınıflandırma, cerrahi müdahalelerin planlanması ve uygulanmasında büyük bir titizlik gerektirdiğini gösterir. Sushruta, cerrahi tekniklerin yanı sıra planlama, hassasiyet, kanamanın durdurulması (hemostaz) ve mükemmellik gibi temel ilkeleri de vurgulamıştır. 7,13,15
Rekonstrüktif cerrahi alanında da önemli katkılarda bulunan Sushruta, küçük kusurları kapatmak için cildin serbest bırakılması, kısmi kayıpları telafi etmek için fleplerin (vücudun bir bölgesinden alınarak başka bir bölgesine taşınan dokular) döndürülmesi ve tam cilt kaybını kapatmak için pedikül flepleri gibi teknikler geliştirmiştir. Pedikül flep, deri ve altındaki damarların bir kısmıyla birlikte vücudun bir bölgesinden alınarak başka bir bölgeye taşınması yöntemidir. Bu teknik, dokunun beslenmesini sağlamak amacıyla damar bağlantısını korur. Sushruta’nın geliştirdiği bu yöntemler, plastik cerrahiden burun ve yanak rekonstrüksiyonuna, fıtık ameliyatlarına, sezaryen doğumlarına, prostatın çıkarılmasına, diş çekimine, kataraktın çıkarılmasına ve yaraların tedavisine kadar geniş bir yelpazede uygulanmıştır. 7,13
Sushruta, göz ve kulak hastalıklarını teşhis ve tedavi etmek için özel yöntemler geliştirmiş, bu alanda önemli çalışmalar yapmıştır. Göz ve kulak damlaları reçete ederek, katarakt gibi göz hastalıklarının cerrahi tedavisinde öncü adımlar atmıştır. Ayrıca, embriyoloji alanında çalışmalar yürütmüş ve insan vücudunun anatomisini anlamak için diseksiyon (kadavra incelemesi) yöntemini kullanmıştır. Bu çalışmalar, insan vücudunun işleyişine dair derin bir anlayış kazanmasını sağlamıştır. 7,13,14
Sushruta'nın geliştirdiği teknikler, plastik cerrahiden burun ve yanak rekonstrüksiyonuna, fıtık ameliyatından sezaryen doğumuna, prostatın çıkarılmasından diş çekimine, kataraktın tedavisinden yaraların ve iç kanamanın iyileştirilmesine kadar geniş bir yelpazede uygulanmıştır. Göz ve kulak hastalıklarını daha detaylı bir şekilde teşhis edip tanımlamış, bu alanda özel tedavi yöntemleri geliştirmiştir. Ayrıca, embriyoloji alanında bir okul kurmuş, protez uzuvlar geliştirmiş ve diseksiyon yoluyla insan anatomisi hakkında ileri düzeyde bilgi edinmiştir. 7,13
Sushruta'nın insan vücudunun işleyişine dair kazandığı bu bilgi, hastalıkların tedavisinde doğaüstü açıklamalara veya tılsım, muska gibi yöntemlere başvurmadan, bilimsel temelli bir yaklaşım benimsemesini sağlamıştır. 13
Dr. Marguerite Vigliani ve Dr. Gale Eaton gibi bazı araştırmacılar, antik çağda hekimlerin insan vücudunu kesmekten kaçındıklarını ve diğer iyileşme yöntemlerini daha sık araştırdıklarını iddia etmişlerdir. Bu nedenle, cerrahinin tedavide son çare olarak görüldüğünü öne sürmüşlerdir. Ancak bu durum Sushruta için geçerli değildi. Sushruta, cerrahiyi belirli koşullar altında acıyı hafifletmenin ve hastalıkları tedavi etmenin en etkili yolu olarak görüyordu. 13
Sushruta, ideal bir tıp pratisyenini, yani temel sağlık hizmeti uzmanını tanımlarken özellikle hemşirelik rolüne vurgu yapar. Ona göre, bu kişi tek başına hemşirelik yapmaya veya bir hastanın başucunda durmaya uygun olmalıdır. Soğukkanlı ve nazik bir tavır sergilemeli, kimse hakkında kötü konuşmamalı, hastaların ihtiyaçlarına karşı güçlü ve dikkatli olmalıdır. Ayrıca, doktorun talimatlarını sıkı bir şekilde ve yorulmadan uygulayabilmelidir. 13
Sushruta'nın çalışmaları, yalnızca Hint tıbbına değil, tüm dünyada cerrahi biliminin gelişimine de büyük katkılar sağlamıştır. Onun Sushruta-samhita adlı eseri, cerrahi teknikler, insan anatomisi, tedavi yöntemleri ve cerrahi aletlerin tasarımı ile kullanımı hakkında kapsamlı bilgiler içerir. Bu eser, Hint tıbbının temel metinlerinden biri olarak kabul edilir ve cerrahi biliminin gelişimine önemli ölçüde ışık tutar. Sushruta, tıp tarihinde "cerrahinin babası" olarak anılır. Modern tıbbın kurucusu olarak bilinen Hipokrat'tan (M.Ö. 460-370) yüzlerce yıl önce yaşamış olması, onun öncü rolünü daha da belirgin hale getirir. Sushruta'nın mirası, cerrahi biliminin temellerini atmış ve bu alanın ilerlemesine öncülük etmiştir.
Cerrahi (şirürji) terimi, Yunanca "cheir" (el) ve "ergon" (iş) sözcüklerinin birleşiminden türetilmiştir ve "el işi" anlamına gelir, 10 insanlığın elleriyle şifa dağıtma yolculuğuna ad olmuştur. Belki de bu terim, Sushruta adının kültürlerarası yolculuğunda aldığı yeni biçimdir.
Yazan: Kamil Hamidullah / KASIM 2023
Önceki güncelleme: ŞUBAT 2025
Son güncelleme: Kamil Hamidullah / MART 2025
#AkciğerNakli #PAHSSc #LungTransplant #OrganBağışı #OrganNakli #OrganDonation #Suşruta #Sushruta #LTx