PAHSSc, Nadir Hastalıklar Gününü Destekliyor

AKCİĞER NAKLİNİN TARİHÇESİ - 2.3 - HUNTER - DİŞ NAKLİ VE “NAKİL (TRANSPLANT)” TERİMİNİN BABASI - 2025.03.09

Akciğer Naklinin Tarihçesi - 2.3 - Hunter: Diş Nakli ve “Nakil (transplant)” Teriminin Babası

  

John Hunter (1728-1793)

  

İskoç cerrah Hunter, 18. yüzyılın önde gelen cerrahlarından biri olup, modern cerrahi ve nakil biliminin öncülerindendir. Diş nakli konusundaki çalışmaları, transplantasyon tarihinde önemli bir adım olmuştur.


Diş Naklinin Tarihçesi

Diş nakli, aslında çok eski bir uygulamadır. Eski Mısır'da mumyalar üzerinde yapılan incelemeler, dişlerin başka insanlardan alınarak nakledildiğine dair izler ortaya çıkarmıştır. Hatta firavunların kölelerden diş talep ettiği rivayet edilir. Diş nakliyle ilgili en eski yazılı kaynaklardan biri, Ambroise Paré (1510-1590) tarafından 1562 civarında kaleme alınmış ve 1634'te Thomas Johnson tarafından İngilizce'ye çevrilmiştir.

 

Ancak, diş naklinin başarıyla belgelendiği ilk örnekler, John Hunter tarafından gerçekleştirilmiştir. 1772 yılında Hunter, bir erkeğin küçük azı dişini başarıyla naklederek modern transplantasyon tarihinin ilk adımlarını attı. Bu çalışma, transplantasyonun bilimsel bir disiplin olarak gelişmesine zemin hazırladı.

Dr. John Hunter'ın Transplantasyon Çalışmaları

Dr. John Hunter, canlı dokuların bir araya geldiklerinde kaynaşabileceğine inanıyordu ve bu inancı, onu yalnızca diş nakliyle değil, genel olarak transplantasyon (nakil) kavramıyla da yakından ilgilendirdi. Bu düşünce, deneysel cerrahinin temellerini atmasını sağladı. Canlı dokuların birbirine kaynaşma yeteneğini araştırmak amacıyla bir deney tasarladı. Horozlar, bu deney için hem kolayca bulunabilir olmaları hem de mahmuzları ve taraklarının canlı dokulardan oluşması nedeniyle ideal bir seçimdi. Bu nedenle, 1760 yılında deneyini horozlar üzerinde gerçekleştirdi..

 

Deneyin Aşamaları

 

 

  • Mahmuz ve Tarak Yapısı:
    • Horozların ayaklarında bulunan mahmuzlar, keratinize bir yapıya sahiptir ve serttir. Bu yapı, horozların savunma ve saldırı amaçlı kullandığı bir organdır.
    • Horozların başlarında bulunan taraklar ise etli ve kan damarları açısından zengin bir dokudur. Bu doku, horozların termoregülasyon (vücut ısısını düzenleme) ve üreme davranışlarında rol oynar.

 

 

  • Nakil İşlemi:
    • Hunter, bir horozun ayağındaki mahmuzu dikkatlice çıkardı.
    • Daha sonra bu mahmuzu, aynı horozun başındaki tarak bölgesine nakletti.
    • Nakil sırasında, dokuların birbirine temas edecek şekilde yerleştirilmesine ve kan damarlarının uyumuna dikkat etti.

 

Gözlem ve Sonuçlar:

 

  • Hunter, nakledilen mahmuzun tarak bölgesinde kaynaşıp kaynaşmadığını gözlemledi.
  • Deney sonucunda, mahmuzun tarak dokusuna kısmen kaynaştığını ve canlılığını koruduğunu gördü.
  • Bu süreci, "transplant" (nakil) olarak adlandırdı ve bu terim, tıp literatürüne ilk kez bu şekilde girdi.

 

Deneyin Bilimsel Önemi

 

  • Doku Uyumu: Hunter'ın bu deneyi, canlı dokuların birbirine kaynaşma potansiyelini gösterdi. Bu, transplantasyonun temel prensiplerinden biridir.
  • Transplantasyon Terimi: Hunter, bu deneyle birlikte "transplant (nakil)" terimini tıp literatürüne kazandırdı. Bu terim, günümüzde organ ve doku nakli için kullanılan temel bir kavramdır.
  • Deneysel Cerrahinin Öncüsü: Hunter'ın bu çalışması, deneysel cerrahinin gelişimine katkıda bulundu. Sonraki yüzyıllarda, cerrahlar bu tür deneylerden ilham alarak daha karmaşık nakil prosedürleri geliştirdi.

 

Hunter, canlı dokuların bir araya geldiklerinde kaynaşabileceğine inanıyordu. Bu düşünce, deneysel cerrahinin temellerini attı ve sonraki yüzyıllarda cerrahi tekniklerin gelişmesine ilham verdi. Örneğin, Charles-Édouard Brown-Séquard (1817-1894), Hunter'ın fikirlerinden yola çıkarak kopmuş uzuvların dikilebileceğini öne sürdü.

Hunter'ın Sınırlılıkları

 

Hunter, transplantasyonun temel prensiplerini anlamış olsa da, organ nakli için gerekli olan bazı kritik bilgi ve tekniklerden habersizdi. Özellikle:

 

  • Anastomoz (bağışlanan organın alıcının kan damarlarına uyumlu bir şekilde birleştirilmesi) gibi teknikler, Hunter'ın ölümünden yaklaşık 150 yıl sonra, Alexis Carrell (1873-1944) tarafından geliştirildi. Carrell, ipek iplikler kullanarak damar birleştirme tekniklerini mükemmelleştirdi.
  • Hunter, bağışıklık sisteminin nakil sürecindeki rolünden, mikro cerrahiden ve doku uyumundan habersizdi. Bu kavramlar, 20. yüzyılda immünoloji ve cerrahi alanındaki gelişmelerle anlaşıldı.

 

Dr. John Hunter'ın Mirası

Hunter, transplantasyonun öncüsü olarak kabul edilir. Diş nakli ve canlı dokuların kaynaşma yeteneği üzerine geliştirdiği fikirlerle, deneysel cerrahinin ve organ nakli gibi karmaşık cerrahi prosedürlerin temelini atarak transplantasyonu bilimsel bir disiplin haline getirilmesine zemin hazırlamıştır. Çalışmaları, modern tıbbın gelişimine önemli katkılar sağladı. Örneğin, Charles-Édouard Brown-Séquard (1817-1894), Hunter'ın fikirlerinden ilham alarak kopmuş uzuvların dikilebileceği fikrini ortaya koydu. Bu, Hunter’ın cerrahiye kattığı yeniliklerin ne kadar geniş bir alana yayıldığını gösterir.

 

Gelecek Konu: Akciğer Naklinin Tarihçesi -2.4- Baronio - Hayvanda Tam Otogreft Deri Nakli 

 

  

KAYNAKÇA:

 

    1. PAHSSc - Türkiye'de Akciğer Naklinin Tarihçesi
    2. John Hunter (surgeon) - Wikipedia
    3. John Hunter and the Early History of Transplant
    4. John Hunter and Experimental Surgery
    5. Historical Perspective of Transplantation - Page 2
    6. Principles of Organ Transplantation - M. Wayne Flye - Google Kitaplar - 1989

 


Yazan: Kamil Hamidullah / KASIM 2023
Önceki güncelleme: ŞUBAT 2025
Son güncelleme: Kamil Hamidullah / MART 2025


 

Önceki Konu: Akciğer Naklinin Tarihçesi -2.2- Leeuwenhoek - Kemik Yapısını Tanımladı 

 

 

 

#AkciğerNakli #PAHSSc #LungTransplant #OrganBağışı #OrganNakli #OrganDonation #JohnHunter #Transplant #LTx

 

 

 

Eskişehir Web Tasarım