Simon Flexner (1863-1946)
1907'de Chicago Üniversitesi'nde Amerikalı tıp araştırmacısı Simon Flexner, "Patolojide Eğilimler" (Tendencies in Pathology) adlı makalesinde tıp tarihini değiştirecek cesur bir öngörüde bulundu. "Yalnızca dokular değil cerrahi müdahale ile hastalıklı insan organlarının sağlıklı olanlarla değiştirilmesi de mümkün olabilir… Atardamarlar, mide, böbrekler ve kalp gibi" ifadeleriyle, o dönem için devrim niteliğinde bir vizyon ortaya koydu.
Bu iddia özellikle dikkat çekiciydi ve tıp dünyasında büyük yankı uyandırdı, çünkü o yıllarda kalbe müdahale etmek büyük bir tabuydu. "Hocaların hocası" olarak anılan cerrah Christian Albert Theodor Billroth, 1882'de “İnsan kalbini ameliyat etmek en iyi ihtimalle aptallık, en kötü ihtimalle cehalettir” diyerek bu organa dokunmanın ne denli riskli görüldüğünü ortaya koymuştu. Flexner'in bu tabuyu yıkmaya yönelik iddiaları, meslektaşları tarafından başlangıçta 'hayalperestlik' olarak nitelendirilse de, o 'İmkansız diye bir şey yoktur, sadece henüz çözülmemiş problemler vardır' anlayışıyla görüşlerini savundu.
Flexner, tıp alanına getirdiği öngörü ile çağdaş tıbbın evrimine yön veren kritik bir eşik yarattı. Yirminci yüzyılın başlarında hekimliğin yalnızca belirtileri gidermeye yönelik olduğunu hatırlatan Flexner, hastalıkların altında yatan asıl nedenlerin bakteriler, toksik maddeler veya organ bozuklukları olabileceğinin anlaşılmasıyla birlikte tedavi anlayışının köklü bir dönüşüm geçirdiğini vurguladı. Bu anlayış değişikliği sürecinde, örneğin diyabet gibi rahatsızlıkların pankreas işlev bozukluğundan kaynaklanabileceği anlayışı ortaya çıktı. Buna rağmen, enfeksiyon hastalıklarındaki göz alıcı gelişmelere kıyasla, kronik hastalıklar alanında benzer bir atılım gerçekleştirilemedi.
Flexner’a göre organ ve damar nakli, hastalıklı organların sağlıklı olanlarla değiştirilmesini sağlayarak tıbbın en büyük çıkmazlarından biri aşılabilirdi. O dönemde, bağışıklık sisteminin nakledilen organlara vereceği tepki bilinmediğinden, Flexner’in en öncelikli hedefi organın canlılığını koruyabilmekti. Bu bağlamda, kesintisiz kan dolaşımını sağlamanın büyük bir zorluk olduğunu kabul etmekle birlikte, bunun imkansız olmadığını vurguladı.
Flexner, tıbbın geleceği için hayati bir adım attı. Deneysel tıbbın gücünden faydalanarak, laboratuvar ortamında hayvanlar üzerinde yapılacak organ nakli deneylerinin hızlandırılmasını savundu. Onun görüşüne göre ilk adım, bir hayvandan diğerine başarılı nakiller yapmaktı. Bu deneyler, organların yeni koşullarda nasıl işlediğini gözlemlemek ve insanlardaki hastalıkları laboratuvar ortamında taklit etmek için büyük fırsatlar sunuyordu. Flexner, bu hedefin önemini şu şekilde vurguladı: "Bu o kadar büyük bir hedef ki, hiçbir çabadan kaçınılmamalıdır. İnsanlık için yeni bir tıp dönemi başlayabilir."
Simon Flexner, organ naklini sadece bir hayal değil, geleceğin gerçeği olarak görüyordu. O, organ nakillerinin bilim kurgu olmaktan çıkıp bir gün tıbbın temel bir parçası olacağını öngören ilk bilim insanlarından biriydi. Bugün, her yıl binlerce hasta, onun ve dönemin cesur tıp vizyonerlerinin azmi sayesinde organ nakliyle hayata tutunuyor.
Yazan: Kamil Hamidullah / KASIM 2023
Önceki güncelleme:
Son güncelleme: Kamil Hamidullah / MART 2025
#AkciğerNakli #PAHSSc #LungTransplant #OrganBağışı #OrganNakli #OrganDonation #SimonFlexner #LTx