PAHSSc, Nadir Hastalıklar Gününü Destekliyor

AKCİĞER NAKLİNİN TARİHÇESİ -2.17- LEXER - OSTEOKONDRAL ALLOGREFT NAKLİ - EKLEM (DİZ) NAKLİ - 2025.03.30

Akciğer Naklinin Tarihçesi -2.17- Lexer - Osteokondral Allogreft Nakli - Eklem (Diz) Nakli

  

Erich Lexer (1867-1937)

 

Alman cerrah Dr. Eric Lexer, insandan insana yapılan ilk eklem naklini gerçekleştiren isimdir. 2 Kasım 1907'de, sol tibiasının üst kısmında myelojen sarkom (kemik iliğinden kaynaklanan tümör) bulunan 38 yaşındaki bir erkek hastanın tibiasındaki (bacağın diz ile ayak bileği arasındaki ana yük taşıyıcı kemik, kaval kemiği) tümörlü bölge çıkarılmış, aynı ameliyat sırasında kangren nedeniyle bacağı ampute edilen (cerrahi olarak kesilerek çıkarılan) bir vericiden alınan sağlıklı tibia üst ucu ve eklem kıkırdağı, eş zamanlı olarak bir canlı donörden alınan doku ile birlikte hastaya nakledilerek başarılı bir osteokondral allogreft (kemik ve kıkırdak dokusunun bir donörden başka bir kişiye nakli) operasyonu gerçekleştirilmiştir. Lexer, bu çığır açan operasyonun sonuçlarını 21 Nisan 1908’de Alman Cerrahi Derneği’nin 37. Kongresi’nde sunmuş olup, yapılan işlem yarım eklem nakli kategorisine girmektedir.

 

Lexer’in Eklem Nakli Sınıflandırması

 

Eric Lexer, eklem nakillerini üç temel gruba ayırmıştır:

 

  1. Yarım Eklem Nakli (Hemijoint Transplantation)
    Bu yöntem, eklem yüzeyinin yalnızca bir kısmının zarar gördüğü durumlarda uygulanır. Özellikle tümör, travma veya enfeksiyon nedeniyle kemik kaybı yaşayan hastalarda tercih edilir. Örneğin, yalnızca femur ya da tibia kıkırdağı hasar gördüğünde, sağlıklı bir donörden alınan doku ile kısmi bir onarım sağlanır.

  2. Tam Eklem Yüzeyi Nakli (Bipolar Transplantation)
    Eğer eklemin her iki yüzeyi de (femur ve tibia kıkırdakları) ciddi şekilde zarar görmüşse, tam eklem yüzeyi nakli uygulanır. Ayrıca, kemiklerin kaynaşarak hareket kabiliyetini kaybettiği synostoz durumlarında eklemi tekrar hareketli hale getirmek için de kullanılır. Lexer, bu yöntemin en büyük zorluklarından birinin, kapsülsüz nakillerde sinovyal sıvı eksikliğinden kaynaklanan erken dönem eklem instabilitesi (kararsızlığı) olduğunu belirtmiştir.

  3. Kapsüllü Tam Eklem Nakli (Whole Joint Transplantation)
    Bu teknik, eklem kapsülü, bağlar ve kemik-kıkırdak kompleksinin bir bütün halinde nakledilmesini gerektiren ileri vakalar için geliştirilmiştir. Lexer, bu yöntemi yalnızca doku uyumunun daha yüksek olduğu çocuklarda denemiştir. Ancak yetişkinlerde başarılı sonuçlar elde edilemediği için yöntemin deneysel olduğunu özellikle vurgulamıştır.


Sekiz ay sonra hasta, ağrısız bir şekilde yürüyebilmekte ve dizini 90° fleksiyona (dizin bükülmesi) kadar bükebilmektedir; röntgen görüntülerinde kıkırdak sağlam, kemik kaynaması ise başarılı olmuştur.

 

Lexer, ilk başarılı eklem naklinden dört ay sonra, 1908 yılında ikinci bir nakil daha yaptı. Bu kez 19 yaşında bir kız hastada, enfeksiyon sonucu diz ekleminde kemikleşme (synostoz) gelişmişti. Pürülan osteomyelit (kemik iltihabı) nedeniyle eklem tamamen hasar görmüş ve kaynamıştı. Bu durumda, eklem yuvası da enfeksiyon nedeniyle tahrip olduğundan, tam eklem yüzeyi nakli yapılması gerekti.

 

Hastanın enfeksiyon sonucu kaynamış diz eklemi, cerrahi olarak çıkarıldı. Bu ekleme, canlı donörden alınan femur (uyluk kemiği) ve tibia epifizleri (bacak kemiklerinin uç kısımları) ile çapraz bağlar (diz eklemindeki bağlar) nakledildi. Bu işlem sırasında, eklem kapsülü (eklemi çevreleyen koruyucu yapı) eksikti, bu da nakil sonrası hastanın aktif hareketini kısıtladı. Ancak, pasif hareketle 45° kadar bir hareket elde edilebiliyordu. Kapsülsüz nakil nedeniyle sinovyal sıvı eksikliği ve erken dönemde eklemde instabilite (kararsızlık) gözlemlendi. Zamanla, hareketi kısıtlayan skar dokusu (yara izleri) oluştu ve bu da tedaviyi daha da zorlaştırdı.

 

Lexer'in çalışmaları, eklem nakli tarihinde iki önemli dönüm noktasını temsil ediyordu. İlk vakada uygulanan yarım eklem nakli, hastanın eklem hareketliliğini büyük ölçüde geri kazandırdı. Bu yöntemde, yalnızca zarar görmüş kıkırdak ve kemik dokusu değiştirilmiş, sağlam dokular korunarak işlevselliğin devamı sağlanmıştır. İkinci çalışmada ise daha geniş kapsamlı bir teknik denenmiş ve tam eklem yüzeyi nakli gerçekleştirilerek eklemin tüm yapıları nakledilmiştir. Ancak bu yöntem, cerrahinin sınırlarını test ederken ciddi zorlukları da beraberinde getirmiştir. Lexer'in bu çığır açan iki çalışması, günümüzde yaygın şekilde kullanılan eklem protezlerinin (yapay eklemler) geliştirilmesine önemli bir temel oluşturmuş ve modern ortopedinin şekillenmesinde kritik bir rol oynamıştır.

 

 

 



 

 

 

Eskişehir Web Tasarım