Serge (Samuel) Abrahamovitch Voronoff (1866-1951)
Organ naklini ticarileştiren ilk fırsatçı olarak tanınan Rus asıllı Fransız cerrah Dr. Serge Voronoff, 1920’lerde yaşlı zenginlerin “gençlik aşısı” olarak adlandırdığı sıra dışı bir yöntemle gündeme geldi. Oysa bir dönem asistanlığını yaptığı Nobel ödüllü cerrah Alexis Carrel, 1914 yılında yaptığı açıklamada, organ nakillerinin büyük ölçüde başarısız olduğunu, özellikle de farklı türler arasında yapılanların neredeyse her zaman sonuçsuz kaldığını açıkça belirtmişti. Voronoff, yaşlanmayı geciktirdiğini, cinsel gücü artırdığını ve zihinsel sağlığı iyileştirdiğini öne sürdüğü “rejuvenation (gençleşme) ”tedavisinde, maymun testis dokusunu (bezi) insanlara naklediyordu. 12 Haziran 1920’de ilk resmi nakli gerçekleştiren Voronoff, 1930’lara gelindiğinde bu yöntemi sadece Fransa’da 500’den fazla kişiye uyguladığını iddia etti.
19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, Charles-Édouard Brown-Séquard (1817-1894) 1889 yılında başlattığı yaşlanmayı geciktirme amacıyla gerçekleştirdiği deneylerle ksenotransplantasyon çalışmalarının seyrini değiştirdi. Bu deneyde, köpek ve kobaylardan alınan testis özlerini derisinin altına enjekte etti. Ancak, Brown-Séquard’ın bu uygulaması, yaşlanmayı geciktirme konusunda beklenen etkileri yaratmadı.
Bu gelişme, Voronoff’un deneylerinin temelini oluşturdu. Voronoff, özütlerin yetersiz kaldığını fark ederek, glandüler (bezlerin; testis gibi) nakillerinin enjeksiyonlardan daha kalıcı etkiler yaratacağına inandı. Bu doğrultuda çalışmalarına, tiroid bezi yetmezliği olan insanlara şempanzelerden alınan tiroid bezlerini nakletme deneyleriyle başladı. Moritz Schiff (1823–1896) benzer bir deney yaparak,1859 yılında tiroid özütlerinin enjeksiyonu veya naklinin, bu bezin çıkarılmasının ardından köpeklerde ölümün önlenmesini sağladığını bildirmişti. Ayrıca, 1849 yılında Arnold Adolph Berthold (1803–1861), genç horozların hadım edilmesinin ardından testislerin karın boşluğuna nakledilmesinin, ikincil cinsel özelliklerin geri kazanılmasını sağladığını ortaya koymuştu.
1917 ile 1926 yılları arasında Serge Voronoff, koyun, keçi ve boğa gibi çeşitli hayvanlar üzerinde 500’ün üzerinde testis nakli gerçekleştirdi. Bu deneylerde, yaşlı hayvanların daha hareketli, daha canlı hale geldiğini öne sürdü. Ona göre, bu nakiller yaşlı bedenlere adeta kaybolan gençlik ateşini geri veriyordu.
Bilimsel tutkular bazen insanı, yıllar süren sabır ve çabayla büyük başarılara taşır — John Gibbon’ın (1903-1973) 23 yıllık uğraşla geliştirdiği kalp-akciğer makinesi gibi. Ancak kimi zaman da, tutkuyla bağlanılan bir fikir insanı gerçeklikten uzaklaştırabilir; umutla başlayan bir arayış, bilimsel körleşmeye dönüşebilir. Voronoff’un deneyleri de işte bu ince çizgide, inanç ile yanılsama arasında gidip gelen bir bilimin hikayesiydi.
1910’da Paris’e dönen Dr. Serge Voronoff, organ nakli deneylerine kas ve kemik greftleriyle başladı; ardından pankreas, böbrek ve iç salgı bezlerine yöneldi. İnsan için en uygun donörün, fizyolojik ve hücresel açıdan bize en çok benzeyen canlılar olması gerektiğini savunuyordu. Özellikle maymunların kanındaki alyuvarların insanlardakiyle aynı boyutta olması ve tükürüklerinde ABO antijenlerinin bulunması dikkatini çekti. Bu bulgular, Nobel ödüllü bilim insanı Karl Landsteiner’in kan grubu araştırmalarıyla da örtüşüyordu. İşte tüm bu tespitler, onu donör olarak yüksek primatlara; yani maymunlara yöneltti.
Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) sırasında Fransız ve Rus askeri hastanelerinde başhekimlik yapan Voronoff, savaşta ağır yaralanan askerlerin tedavisinde görev aldı. 1915’te bir askere şempanze kemiği nakletmesi, onda radikal bir fikir uyandırdı: İnsanlara maymun testisi dokusu nakletmek. Bu deneyim, ileride “gençlik aşısı” olarak anılacak yönteminin başlangıç noktası oldu.
1928’de yayımladığı The Conquest of Life (Hayatın Fethi) adlı kitabında Voronoff, yaklaşımını evrimsel bir çerçeveye oturtarak şöyle yazıyordu:
“Kanları bizimkiyle aynı; bu özellik, alt düzey maymunlarda bile görülmez. Dolayısıyla bizimle aynı toprağı ve kanı paylaşan bu canlılar, bedenimize nakledildiklerinde orada yaşamlarını sürdürebilir.”
Voronoff, insan ve şempanze anatomisi arasındaki benzerlikleri basit bir tesadüf olarak görmüyordu. Aksine, bu yapısal yakınlığı Darwin'in evrim teorisini destekleyen somut bir kanıt olarak yorumluyordu. Özellikle şempanzelerin büyük testis yapısı onun için çifte bir avantaj sunuyordu: Bir yandan bu benzerlik naklin bilimsel geçerliliğine dair iddialarını güçlendirirken, diğer yandan tek bir şempanze testisinden birden fazla hastaya doku nakli yapabilme imkanı doğuruyordu. Bu durum, onun ticari açıdan "bir taşla iki kuş vurma" stratejisine dönüşmüştü - hem teorik altyapısını sağlamlaştırıyor, hem de her bir organ maksimum kar elde edebilirdi.
Bu sansasyonel tedavi yöntemi kısa sürede dünya genelinde büyük yankı uyandırdı. “Maymun bezi” özellikle yaşlı ve varlıklı erkeklere, adeta dönemin ‘Vigara’sı gibi pazarlandı. Ancak tüm bu iddialara rağmen, söz konusu dokuların zenginlerin cüzdanlarına erişmek dışında tıbbi açıdan kanıtlanmış bir etkisi bulunmuyordu. Durumun absürtlüğü, şair Edward Estlin Cummings'in (1894-1962) dizelerinde şöyle hicvedildi: "Milyonerlere maymun bezleri nakleden ünlü bir doktor."
İnsanlığın ebedi gençlik tutkusu, tarih boyunca hem hayranlık uyandıran bilimsel arayışlara hem de kolayca istismar edilebilecek zayıflıklara zemin hazırlamıştır. Tıpkı bugün "bir haftada on kilo" vaadinde bulunan mucizevi diyetler ya da "anında gençlik" vaat eden kozmetik ürünler gibi, geçmişte de efsanevi Gençlik Pınarı (İspanyol kaşiflerin Florida’da aradığı, sonsuz gençlik sağladığına inanılan kaynak), Yaşam İksiri (ölümsüzlük vaat eden efsanevi sıvı) ve Felsefe Taşı (metalleri altına dönüştürdüğüne ve sonsuz yaşam sunduğuna inanılan taş) benzeri umutlar insanları cezbetmiştir.
Bu tarihsel arayışın en çarpıcı örneklerinden biri de Voronoff’un maymun bezi nakliydi. Bu uygulama, insanın genç kalma arzusunun ne denli sınır tanımaz olabileceğini gözler önüne serdi. Voronoff belki başlangıçta bilimsel bir yenilik peşindeydi; ancak zamanla şöhret arayışı ve kazanç hırsı onu, günümüzde kolay yoldan para, sağlık ve başarı vaat eden sıradan sahtekarlardan farksız hale getirdi. Bilimsel meşruiyet görüntüsü altında sunulan bu tedavi, giderek içi boş bir umut ticaretine dönüştü. Voronoff, yaşlanma korkusunu ticari bir fırsata çevirdi.
Oysa kolay çözümler çoğu zaman aldatıcıdır ve dikkatle sorgulanmalıdır. Bir şey fazlasıyla basit görünüyorsa, orada durup iki kez düşünmek gerekir. Nitekim motivasyon konuşmacısı Zig Ziglar’ın (1926-2012) sözleriyle: “Başarıya çıkan bir asansör yoktur. Merdivenleri çıkmak zorundasın.” Kalıcı ilerleme; emek, sabır ve bilimsel yöntemle sağlanır — kestirme yollarla değil.
Ne yazık ki tarih, insanların umutlarını sömürenlerle doludur. Kimi var olan ihtiyaçları istismar ederken, kimi de yeni ihtiyaçlar yaratarak bunları sömürür. Voronoff'un çalışmaları da tıpkı bugünün bazı "mucizevi" iddiaları gibi, bilimsel görünümlü ama temelsiz vaatlerdi. Bu tür girişimler bir yandan insan doğasının sınır tanımayan hayal gücünü gösterirken, diğer yandan bilimsel etiğin önemini acı bir şekilde hatırlatır.
Voronoff’un hikayesi bize önemli bir ders verir: Umut tacirlerine karşı korunmak istiyorsak, sabırlı olmalı ve eleştirel düşünme becerimizi asla yitirmemeliyiz. Gerçek ve kalıcı ilerleme, kestirme yollarla değil; emek, zaman ve bilimsel yöntemle mümkündür.
29 Haziran 1914 tarihli Rus “Iskra” (Kıvılcım) dergisi, Fransız Tıp Akademisi’nde büyük yankı uyandıran bir sunumu “Sansasyonel Buluş” başlığıyla duyurdu. Alexis Carrel’in eski asistanı olarak tanıtılan Rus asıllı Dr. Serge Voronoff, maymun organ nakliyle zihinsel engelli bir hastada elde ettiği olağanüstü iyileşmeyi bilim dünyasıyla paylaştı.
Vaka, 14 yaşında olmasına rağmen zihinsel gelişimi altı yaş düzeyinde kalmış, kretinizm belirtileri gösteren bir çocuktu. (Kretinizm, doğuştan tiroid bezi yetersizliği nedeniyle gelişen ciddi bir büyüme ve zeka geriliği durumudur.) Çocuk; donuk bakışları, tepkisizliği ve basit kavramları dahi anlayamamasıyla ağır zihinsel yetersizlik belirtileri sergiliyordu.
Voronoff’un, hastaya maymun tiroid bezi nakli uygulamasının ardından dikkat çekici gelişmeler yaşandı. Çocuğun gözleri canlandı, kavrama yeteneği belirgin şekilde arttı ve çevresine karşı ilgisi, merakı gözle görülür biçimde yükseldiğini iddia etit.
1920’lerde, Voronoff’un "maymun bezi" tedavisi büyük bir popülerlik kazanmıştı. 1911 yılında Thorek Hastanesi ve Tıp Merkezi’ni kuran Chicago'lu cerrah Max Thorek (1880-1960), o dönemde "Maymun Bezleri" dedikodularının ne denli hızlı yayıldığını dile getirmiştir. Konu, kısa sürede şık akşam yemeklerinden köy kahvelerindeki sohbetlere, hatta tıp dünyasının ağırbaşlı toplantılarına kadar her ortamda konuşulur hale gelmiştir. Fısıltılarla başlayan bu tartışma, kısa sürede toplumun ortak merak konusu olmuştur.
Voronoff, her işlem için 100.000 Altın Frank talep ediyordu. Bu miktar, günümüzün dolar değeriyle yaklaşık 3.000.000 USD’ye eşdeğer.
1930’ların başında Fransa'da 500’den fazla erkek, Voronoff’un kendi kardeşi Georges da dahil olmak üzere, bu sıra dışı gençleştirme yöntemini denedi. Cezayir’de açılan özel klinikle birlikte, dünyanın dört bir yanından binlerce kişi bu yöntemi uygulattı. Bu ilginç tedaviyi tercih edenler arasında, dönemin önemli simalarından International Harvester Company’nin efsanevi yöneticisi Harold Fowler McCormick (1872-1941) gibi dönemin önemli simalarını da yer alıyordu. Voronoff, deneylerinde kullandığı maymunlara ulaşmakta ciddi zorluk yaşıyordu. Hayvanları yakalamak oldukça güçtü ve çoğu uzun yolculuk sırasında hayatını kaybediyordu. Sürekli yaşanan bu sıkıntılar üzerine, artan talebi karşılamak amacıyla İtalya’da bir maymun çiftliği kurmak zorunda kaldı.
Voronoff, yalnızca bir bilim insanı değil, aynı zamanda dönemin ihtiyaçlarını ve medyanın gücünü ustalıkla kullanan bir ticari dehaydı. Çalışmalarını erkeklerle sınırlı tutmayarak pazarını genişletti: Menopoz etkilerini hafifletmek için kadınlara maymun yumurtalığı nakli üzerinde deneyler yaptı. Daha da şaşırtıcı olan, tersini denemesiydi—bir kadın yumurtalığını Nora adlı dişi bir maymuna nakletti ve onu insan spermiyle döllemeye çalıştı. Bu tuhaf deney, büyük sansasyon yarattı ve yazar Félicien Champsaur'un (1858-1934) 1929 yılında yayımlanan "Kadına Dönüşen Maymun" (Nora, la guenon devenue femme / Nora, the Ape-Woman) adlı kitabına ilham kaynağı oldu. Voronoff, bilimsel araştırmalarının yanı sıra bu tür spekülatif girişimlerle de şöhretini de büyütmeyi başardı.
1928’de yayımladığı kitabına göre Voronoff, ilk over (yumurtalık) ksenotransplantasyonu 1924 yılında gerçekleşti. 15 Temmuz 1924 tarihinde, kardeşi Georges Voronoff ve ünlü jinekolog Dr. Louis Dartigues (1869-1940) ile birlikte gerçekleştirdiği ilk maymundan insana yumurtalık nakli yapılan hasta, 48 yaşında ve Brezilya’nın São Paulo kentinde yaşıyordu. Kocası tarafından terk edilmişti ve gençliğini yeniden kazanarak evliliğini kurtarmak umuduyla bu yönteme başvurmuştu.
Ameliyat sonrasında hastada dikkat çekici fiziksel değişiklikler gözlendi. İlk dört ay içinde 16 kilo verdi, kasları güçlendi, cildi ise eski esnekliğini ve parlaklığını kazandı.
İki yıl sonra Voronoff, hastasından bir mektup aldı. Kadın hala sağlıklıydı, ince ve enerjik görünüyordu. 50 yaşını geçmiş olmasına rağmen, 35 yaşında bir genç kadın gibi görünüyordu. Voronoff, kadına eski eşine geri dönüp dönmediğini sorduğunda aldığı yanıt oldukça çarpıcıydı:
“Hayır, dönmedim. O, bu gençliği hak etmiyor.”
1923'te Londra'da 700'den fazla katılımcıyla düzenlenen Uluslararası Cerrahlar Kongresi'nde Voronoff'un "yaşlı erkeklerin gençleştirilmesi" konusundaki çalışmaları onurlandırıldı.
1926 yılında kaleme aldığı Étude sur la Vieillesse et le Rajeunissement par la Greffe (Yaşlılık Üzerine Çalışma ve Nakille Gençleştirme Yöntemim) güya elde ettiği başarılı sonuçları paylaştı.
Voronoff ve HIV (Aids) İddiaları
Bazı komplo teorilerine göre HIV virüsü laboratuvar ortamında üretildi ve biyolojik silah olarak kullanılmak üzere geliştirildi. Bu teoriler, virüsün ya kazara yayıldığını ya da kasıtlı olarak sızdırıldığını ileri sürer.
Bazı araştırmacılar, tıpkı 1999 yılında Melbourne Üniversitesi’nden Roger Valentine Short’un öne sürdüğü gibi, HIV’in kaynağının Serge Voronoff’un 20. yüzyılın başında gerçekleştirdiği maymun dokusu nakillerine dayanabileceğini savunur. Bu iddiaların temelinde, Voronoff’un kullandığı primat türlerinin günümüzde HIV’in kökeniyle ilişkilendirilen türlerle aynı olması yatar.
Şempanzeler, birden fazla erkeğin aynı dişiyle çiftleştiği sosyal yapılar içinde yaşarlar. Bu serbest çiftleşme düzeni, cinsel yolla bulaşan hastalıkların yayılması için elverişli bir ortam yaratır. Bu nedenle şempanzeler, HIV-1 benzeri virüslerle baş edebilmek için zaman içinde bazı bağışıklık mekanizmaları geliştirmiş olabilirler.
Voronoff’un, şempanze testislerinden alınan dokuları yaşlı erkek hastalara nakletmesi, bu virüslerin insanlara geçmesine neden olmuş olabilir. Nakil yapılan bazı hastaların – ve muhtemelen eşlerinin – HIV-1’e yakalanarak AIDS’e yakalanmış olması ihtimal dışı değildir. Ancak ironik bir şekilde, bu erkeklerin cinsel işlev bozukluğu yaşıyor olması ve tedaviden sonra da cinsel aktif hale gelememeleri, virüsün yayılmasını sınırlamış ve insanlığı daha büyük bir salgından korumuş olabilir.
Bilimsel çevreler, Voronoff’un çalışmaları ile HIV pandemisi arasında doğrudan bir bağlantı kurmak için yeterli kanıt olmadığını vurgular. Ancak modern viroloji araştırmaları, virüsün maymunlardan insanlara büyük ihtimalle doğrudan temasla — örneğin avlanma, et işleme ya da enfekte hayvan kanıyla yaralı temas yoluyla — geçmiş olabileceğini ortaya koymaktadır. Bu da komplo teorilerini tamamen dışlamanın kolay olmadığını göstermektedir.
Hayvanlardan insanlara hastalık geçişi riski, kuş gribi ve Covid-19 gibi yakın tarihli salgınlarla bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Bu gerçeklik, Voronoff’un kontrolsüz şekilde gerçekleştirdiği organ nakli deneylerinin, bilimsel çalışmaların ne kadar titiz ve dikkatli bir şekilde yürütülmesi gerektiğine dair önemli bir ders niteliği taşıdığını göstermektedir.
Bugün, ksenotransplantasyon araştırmaları, geçmişte yapılan bu tür tehlikeli deneylerden çıkarılan dersler ışığında, çok daha sıkı bilimsel ve etik standartlar çerçevesinde yürütülmektedir
Voronoff Balonunun Patlaması
Voronoff, bilim dünyasında artan şüphecilik ve toplumdaki değişen tutumlar nedeniyle deneylerini sonlandırmak zorunda kaldı. Kısa bir süre sonra, gerçekleştirdiği ameliyatların vaat edilen sonuçları vermediği ortaya çıktı. Açıkladığı bulgular, bilimsel kanıt niteliği taşımaktan ziyade, iddia düzeyinde kaldı.
PAHSSc olarak sizlere akciğer naklinin tarihçesini anlatırken sık sık başvurduğumuz kaynaklardan biri olan organ nakli alanında 45 yıllık deneyime sahip cerrah David Hamilton, 1986 yılında yayımladığı The Monkey Gland Affair (Maymun Bezi Skandalı) adlı kitabında açıkladığı gibi, hayvan dokularının insan vücudu tarafından reddedileceğinin bilimsel olarak kanıtlandığını açıkça ortaya koymuştur. Bu tür ameliyatların en iyi ihtimalle yalnızca bir yara izi bıraktığını ve hastalarda görülen iyileşme hissinin ise plasebo etkisinden kaynaklandığını ifade etmiştir.
Voronoff'un en büyük yanılgısı, testislerin işlevini tam olarak anlayamamasıydı. O dönemde, testislerin yalnızca sperm üretmediği, aynı zamanda vücuda güçlü hormonlar salgıladığı bilgisi henüz mevcut değildi. Bu konudaki asıl dönüm noktası, 1935 yılında gerçekleşti. Hollandalı bilim insanı Ernst Laqueur (1880-1947) ve ekibi, sığır testislerinden testosteron hormonunu saf halde izole etmeyi başardı. Aynı yıl, Adolf Friedrich Johann Butenandt (1903-1995) ve Leopold Ruzicka (1887-1976), bu hormonu laboratuvar ortamında sentezlemeyi başardı. Seks hormonları üzerine yaptıkları bu önemli keşif, 1939 yılında onlara Nobel Kimya Ödülü'nü kazandırdı.
Bu buluş Voronoff'un teorisini tamamen çürüttü. Artık anlaşılmıştı ki, testislerin asıl önemli işlevlerinden biri testosteron üretmekti. Ancak bu hormonun etkileri Voronoff'un hayal ettiği gibi değildi. Testosteron esas olarak erkeklerde ergenlikle birlikte ortaya çıkan değişiklikleri kontrol ediyordu: sesin kalınlaşması, kasların gelişmesi, yüz ve vücutta kıllanma gibi tipik erkeksi özellikler. Yani sadece fiziksel görünümü etkiliyor, ama Voronoff'un iddia ettiği gibi yaşlanmayı durdurmuyor ya da ömrü uzatmıyordu.
1940'lara gelindiğinde ünlü İngiliz cerrah Kenneth Macfarlane Walker (1882-1966)'ın bu konudaki yorumu oldukça çarpıcıydı: "Voronoff'un yöntemi, ortaçağ büyücülerinin uygulamalarından farksız." Çünkü maymun testisi naklinin bilimsel bir dayanağı yoktu. Zaten vücudumuzun ürettiği testosteron, ihtiyaç halinde enjeksiyonla verilebiliyordu. Üstelik maymun dokusu insan vücudu tarafından kısa sürede reddediliyordu. Kısacası, Voronoff'un tüm bu çabaları bilim tarihinde ilginç ama temelsiz bir deneme olarak kaldı.
Serge Voronoff, 3 Eylül 1951’de İsviçre’nin Lozan kentinde hayatını kaybetti. Bacağındaki kırığın ardından iyileşme sürecindeyken, muhtemelen bacaktan akciğere ilerleyen bir pıhtı ya da zatürre nedeniyle yaşamını yitirdi.
Vefat ettiğinde, bir zamanlar etrafında esen şöhret rüzgârından geriye pek bir şey kalmamıştı. Geçmişte onun ününden yararlanan çevreler ortalıkta görünmüyordu. Ölüm haberi, yıllar önce onu manşetlere taşıyan gazetelerde bile neredeyse hiç yer bulamadı.
Organ naklini ticarileştirerek bir fırsata dönüştüren Voronoff, Fransa'nın Nice kentindeki Caucade Mezarlığı'nın Rus bölümüne defnedildi.
Voronoff'un Tıbba Katkıları: Bir Uyarı Niteliğindeki Mirası
Dr. Serge Voronoff'un tartışmalı çalışmaları, modern tıp için beklenmedik bir ders niteliği taşır. Yöntemlerinin bilimsel geçersizliği kanıtlansa da, organ ve doku nakli alanında kritik etik ilkelerin oluşmasına dolaylı katkı sağladı:
1. Denetimsiz Uygulamaların Tehlikelerini Gözler Önüne Serdi
Voronoff’un maymun bezlerini gelişigüzel insanlara nakletmesi, deneylerin bilimsel protokollere ve etik standartlara uygun yürütülmemesinin halk sağlığına nasıl zarar verebileceğini açıkça ortaya koydu. Bu tehlikeli yaklaşım, tıpta kontrol ve denetimin neden vazgeçilmez olduğunu gözler önüne serdi.
2. Organ Naklinde Devlet Denetiminin Önemini Kanıtladı
Voronoff’un deneyimleri, özellikle istismara açık ve kolayca ticarileşebilen doku ve organ nakli alanında, kontrol ve denetim mekanizmalarının serbest piyasaya ya da özel girişimcilerin insafına bırakılamayacağını net bir şekilde ortaya koymuştur. Resmi otoritelerin sıkı denetimi olmadan, bu alanın kötüye kullanım riski taşıdığı gerçeği güçlü bir şekilde vurgulanmıştır.
3. Hayvan Hakları Konusunda Erken Bir Uyarı Oldu
Voronoff’un yaklaşımında hayvan bir “canlı” değil, sadece bir “deney malzemesiydi.” Maymunları Afrika ormanlarından yakalattırıp Fransa’ya getirtiyordu. Nakliye sırasında birçok hayvan ölüyor, hayatta kalanlar ise deneylerde acı içinde kullanılıyordu. Hayvanların yaşam hakkını tamamen yok sayan bu tavır, bilim dünyasında etik dışı bir dönemin simgesi haline geldi.
Bu karanlık geçmiş, zamanla hayvanların kullanıldığı deneylerde daha insancıl yaklaşımlar geliştirilmesini zorunlu kıldı. Bugün bilimsel araştırmalarda hayvan kullanımı sıkı etik kurallara bağlıdır ve bu alandaki çalışmalara ancak etik kurullardan özel izin alındıktan sonra başlanabilir.
Modern bilimde, hayvanlarla yapılan deneylerde üç temel etik ilke benimsenmiştir — bu prensipler “3R kuralı” olarak bilinir:
Voronoff’un ihmalkâr ve acımasız yaklaşımı, bu etik ilkelerin ne kadar hayati olduğunu gösteren tarihi bir örnek oldu.
4. Tıbbi Şarlatanlıkla Mücadelede Dönüm Noktası
Serge Voronoff'un çalışmaları, bilimsel geçerliliği olmayan iddiaların tıp dünyasını nasıl manipüle edebileceğini acı bir şekilde gösterdi. Medyanın sansasyonel yaklaşımı ve ticari çıkarlar, bilimsel gerçeklerin önüne geçerek halkı yanlış yönlendirdi. Bu durum, akademik çevrelerin sahte bilime karşı daha sert önlemler almasına ve bilimsel bütünlüğü korumak için yeni mekanizmalar geliştirmesine yol açtı.
Voronoff vakası gibi olaylar, tıp alanındaki düzenleyici kurumların kritik rolünü net bir şekilde ortaya koymuştur. FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) ve EMA (Avrupa İlaç Ajansı) gibi düzenleyici kuruluşlar, bu tür istismarların önüne geçmek ve halk sağlığını korumak amacıyla kurulmuştur. Ancak, Fen-Phen skandalında olduğu gibi, para hırsına kapılan örneğin David Weintraub gibi yöneticilerin etik dışı davranışları bu kurumlarda bile yozlaşmanın yaşanabileceğini ve bunun tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini açıkça göstermektedir.
Bu durum bize şunu öğretiyor: Tıbbi tedaviler konusunda karar verirken yalnızca resmi kurumların onayına güvenmek yetmez. Hastaların da sağlık okuryazarlığına sahip olması, bilimsel verileri eleştirel bir gözle değerlendirmesi gerekir. Voronoff'un mirası, tıbbın her zaman bilimsel temellere dayanması ve şarlatanlıklara karşı uyanık olunması gerektiğini hatırlatıyor.
5. Bilimsel Titizliğin Önemini Hatırlattı
Serge Voronoff’un bilimsel geçerliliği olmayan iddiaları, tıpta herhangi bir buluşun yalnızca deneyim ya da gözlemle değil, mutlaka dikkatli ve sistemli klinik çalışmalarla desteklenmesi gerektiğini açıkça gösterdi. Deneysiz, kanıtsız, ölçümsüz yaklaşımlar, bilimi ileriye taşıyamaz. Bilim, hislere ya da kişisel yorumlara değil; somut, tekrar edilebilir ve ölçülebilir verilere dayanmak zorundadır.
Voronoff’un çöküşü, araştırma ve geliştirme süreçlerinde şu iki temel ilkenin ne kadar hayati olduğunu tarihe kazıdı:
Voronoff’un çalışmaları neden bilimsel bulunmadı?
Sonuç olarak, Voronoff’un başarısızlığı, bugün bilimsel araştırmalarda neden bu kadar titiz protokoller uygulandığını ve neden her iddianın güçlü verilerle desteklenmesi gerektiğini bizlere açıkça anlatıyor. Bilim, ancak şeffaf, tekrar edilebilir ve objektif yöntemlerle ilerleyebilir.
6. Hasta Güvenliği ve Onamı Konusunda Farkındalık Yarattı
Deneylerinde hastaların tam olarak bilgilendirilmediği gerçeği, modern tıpta "aydınlatılmış onam" (informed consent) kavramının önemini vurguladı. Hastaların risklerden haberdar edilmesinin ne kadar kritik olduğunu gösterdi.
7. Medyanın Bilimi, Gerçekelri Nasıl Çarpıtabileceğini Gösterdi
Voronoff’un sansasyonel basın tarafından “mucize doktor” olarak lanse edilmesi, medyanın bilimsel konuları çarpıtma potansiyelini gözler önüne sermiştir. Bu durum, bilim haberlerinin eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerektiğini güçlü bir şekilde hatırlatmaktadır. Bu konu, madde 4'te de ele alınmıştır.
8. Tıbbi Etik Kurullarının Gerekliliğini Ortaya Koydu
Voronoff döneminde etik kurulların olmayışı, denetimsiz deneylere izin verdi. Bugün tıbbi araştırmalarda etik kurulların zorunlu hale gelmesinde, bu tür skandalların payı büyüktür.
9. Bilimsel Hesap Verebilirliğin Önemini Vurguladı
Serge Voronoff’un tartışmalı çalışmaları, bilimde şeffaflık ve hesap verebilirliğin ne kadar hayati olduğunu çarpıcı biçimde ortaya koydu. Bu örnek, tıpta güvenilirlik için yalnızca ortaya konan sonuçların değil, o sonuçlara nasıl ulaşıldığının da sorgulanması gerektiğini gösterdi.
Sonuçların Güvenilir Olmaması
Bu tutum, araştırmalarının bilimsel geçerliliğini ciddi biçimde zayıflattı.
Ticari Çıkar Çatışmaları
Araştırma süreçlerinin ticari kazançla karışması, bilime duyulan güveni sarstı.
Mesleki Sorumluluklarını Yerine Getirmedi
Bu tür tutumlar, bilim camiasında itibar kaybına yol açtı.
Tüm bu yaşananlar, bugün artık standart hale gelen bazı uygulamaların ne kadar gerekli olduğunu ortaya koydu:
Voronoff vakası, bilim insanlarının sadece ne bulduklarından değil, o bilgiyi hangi yöntemlerle, ne kadar şeffaf ve etik biçimde elde ettiklerinden de sorumlu olduklarını gösteren unutulmaz bir örnek oldu.
Genç Türkiye Cumhuriyeti de Voronoff’un “gençlik aşısına” ilgi göstermişti. İlgi yalnızca yaşlı erkeklerin gençleşmesiyle sınırlı kalmamış, eldeki koyun sürüsünün ıslahına kadar uzanmıştı. Merak ediyorsanız, “Genç Türkiye Cumhuriyeti’nde Gençlik Aşısı Tartışmaları ve Uygulamaları (1924–1937)” başlıklı Hasan Demirci’nin 2024 tarihli makalesine buradan ulaşabilirsiniz
Voronoff’un tartışmalı deneyleri, 1925 yılında Mihail Bulgakov’un (1891–1940) Собачье сердце (Sobachye Serdtse) / The Heart of a Dog (Bir Köpeğin Kalbi) adlı hiciv romanına ilham kaynağı olmuştur. Bulgakov bu eserinde, bilimsel deneylerin insan doğasına müdahalesini ve Sovyet rejiminin sosyal mühendisliğini alaycı bir dille eleştirir.
Romanın başkahramanı, olağanüstü yetenekli bir cerrah olan Profesör Philip Filippovich Preobrajenski'dir. Gençleştirme üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan bu profesör, sıra dışı bir deney tasarlar: Sokakta bulduğu melez bir köpeğe, yeni ölmüş bir insanın hipofiz bezi ve testislerini nakletmeyi planlamaktadır. Yardımcısı Dr. Ivan Bormental ile birlikte bu cesur operasyonu gerçekleştirir. Denek, “Şarik” adını verdikleri bir sokak köpeğidir.
Operasyon şaşırtıcı bir şekilde başarılı olur; Şarik yavaş yavaş insana dönüşmeye başlar. Ancak bu insan, organlarının sahibi olan Klim Çugunkin gibi kaba, eğitimsiz ve alkolik bir karaktere sahiptir. Yeni adıyla Poligraf Poligrafoviç Şarikov, apartmanda olaylar çıkarır, kaba davranışlarıyla çevresindekileri rahatsız eder ve basının ilgisini çeker. Preobrajenski ve Bormental, Şarikov’un bu haline daha fazla tahammül edemezler. Onu evden kovmaya çalışır, hatta silahla tehdit ederler.
Durum giderek içinden çıkılmaz bir hâl alınca, doktorlar ters bir operasyon yapmaya karar verir. Şarikov’un insani özelliklerini geri alır, köpek hipofizi naklederler. Sonunda Şarikov insan görünümünü yitirir ve yeniden eski haline, yani bir köpeğe dönüşür.
Bulgakov’un eseri, sadece dönemin bilimsel çılgınlıklarını değil, aynı zamanda kişilik ve karakterin biyolojik olarak nakledilemeyeceği fikrini de hiciv yoluyla ortaya koyar. Aynı zamanda Sovyet rejiminin "yeni insan" yaratma arzusuna karşı güçlü bir edebi eleştiridir.
E. E. Cummings, 1926 tarihli şiiri...
ONE
XVIII
?
why are these pipples taking their hets off?
the king & queen
alighting from their limousine
inhabit the Hotel Meurice (whereas
i live in a garret and eat aspirine)
but who is this pale softish almost round
young man to whom headwaiters bow so?
hush—the author of Women By Night whose latest Seeds
Of Evil sold 69 carloads before
publication the girl who goes wrong you
know (whereas when i lie down i cough too
much). How did the traffic get so jammed?
bedad it is the famous doctor who inserts
monkeyglands in millionaires a cute idea n’est-ce pas?
(whereas, upon the other hand, myself)but let us next demand
wherefore yon mob
an accident? somebody got concus-
sion of the brain?—Not
a bit of it, my dears merely the prime
minister of Siam in native
costume, who
emerging from a pissoir
enters abruptly Notre Dame (whereas
de gustibus non disputandum est
my lady is tired of That sort of thing
BİR
XVIII
?
Bu insanlar neden şapkalarını çıkarıyor?
Kral ve kraliçe,
limuzinlerinden inip
Hotel Meurice'e yerleşiyor
(oysa ben bir çatı katında yaşıyor ve aspirinle besleniyorum).
Ama kim bu soluk, yumuşak ve neredeyse yuvarlak genç adam,
baş garsonların önünde eğildiği?
Şşş—"Gecenin Kadınları (Women By Night)"nın yazarı,
en son kitabı "Kötülük Tohumları (Seeds Of Evil)" yayınlanmadan önce 69 vagonluk satış yapan,
bilirsiniz yoldan çıkan kız hikâyesi
(oysa ben uzandığımda fazla öksürüyorum).
Trafik nasıl bu kadar sıkıştı?
Vay canına işte bu milyonerlere maymun bezleri nakleden meşhur doktor,
hoş bir fikir değil mi? (oysa, öte yandan, ben)
ama şimdi soralım, şu kalabalık neden orada,
bir kaza mı oldu? Biri beyin sarsıntısı mı geçirdi?—Hayır, hiç de değil, dostlarım, sadece Siyam başbakanı geleneksel kıyafetiyle,
umumi tuvaletten çıkıp aniden Notre Dame'a giriyor
(oysa zevkler ve renkler tartışılmaz, hanımefendi bu tür şeylerden bıkmış)
Not: Şiirde geçen Women By Night ve Seeds of Evil kitap adları bir göndermedir…
Voronoff şarkılara konu oldu - Made A Monkey Out Of Me - Original Memphis Melody Boys. - 1923
Made A Monkey Out Of Me - Original Memphis Melody Boys - 1923
I always felt like eighty-three
Standing 'round like an old oak tree
But something wonderful happened to me;
Just wait and see.
A little operation
Filled me full of syncopation
And now I shout with glee!
(monkey screech) I'm just a monkey man.
I feel like a wild monkey
Looking for a chimpanzee.
(monkey screech) See this monkey talk.
Every day in every way I'm getting better in my monkey walk.
(monkey screech) I'm wild as wild can be.
(monkey screech) So don't you monkey with me.
Since my recovery, the other day
I made a discovery, and that's why I say
Understand
It was a monkey gland
That made a monkey out of me.
(monkey screech) I'm happy as a chimpanzee
(monkey screech) Swinging from a monkey tree.
If you don't believe what I say is true,
Just call on me, and I'll throw coconuts at you.
Understand
It was a monkey gland
That made a monkey out of me.
Beni Maymuna Çevirdi (Beni Aptal Yerine Koydu) - Original Memphis Melody Boys - 1923
Her zaman kendimi seksen üçlük gibi hissederdim,
Yaşlı bir meşe ağacı gibi dikilirdim.
Ama sonra bana harika bir şey oldu,
Bekle ve gör!
Küçük bir operasyon
Beni ritimle doldurdu baştan sona,
Ve şimdi sevinçle bağırıyorum!
(maymun çığlığı) Ben artık bir maymun adamım!
Kendimi vahşi bir maymun gibi hissediyorum,
Bir şempanze arıyorum!
(maymun çığlığı) Bak şu konuşan maymuna!
Her geçen gün daha da iyi yürüyorum bu maymun yürüyüşüyle.
(maymun çığlığı) Vahşiyim, hem de fazlasıyla!
(maymun çığlığı) O yüzden benimle maymunluk etme!
İyileştiğimden beri,
Geçen gün bir keşifte bulundum,
Ve işte bu yüzden şöyle diyorum:
Anla ki,
Beni maymuna çeviren
Bir maymun bezidir!
(maymun çığlığı) Bir şempanze kadar mutluyum,
(maymun çığlığı) Maymun ağacında sallanıyorum!
Eğer söylediklerime inanmıyorsan,
Gel beni gör, kafana hindistancevizi atayım!
Anla ki,
Beni maymuna çeviren
Bir maymun bezidir!
Voronoff şarkılara konu oldu - Seu Voronoff - Lamartine Babo and João Rossi - 1928
Seu Voronoff - Lamartine Babo and João Rossi - 1928
Toda gente agora pode
Ser bem forte, ser um "taco"
Ser bem agil como um bode
E ter alma de Macaco.
A velhice na cidade
Canta em coro a nova estrofe,
E já sente a mocidade
Que lhe trouxe o Voronoff
"Seu" Voronoff...
"Seu" Voronoff...
Numa grande operação
Faz da tripa o coração
Operado foi na "pança"
Um velhote com "chiquê"
Ele vai virar criança
Das cartilhas do A.B.C
Um sujeito que operou-se
Logo, após, sentiu-se mal.
Voronoff desculpou-se...
... que houve troca de animal
Bay Voronoff - Lamartine Babo and João Rossi - 1928
Artık herkes olabilir
Güçlü bir "takoz",
Bir keçi kadar çevik,
Ve ruhu bir maymun gibi atak.
Şehirdeki yaşlılar
Yeni nakaratı hep birlikte söylüyor,
Ve hissediyor gençliği
Voronoff’un kendilerine geri getirdiği.
"Bay" Voronoff...
"Bay" Voronoff...
Büyük bir ameliyatla
Bağırsaktan kalp yapıyor.
Karnından ameliyat oldu
"Şık" bir yaşlı adam,
Artık çocuk olacak
A.B.C. alfabe kitaplarından biri gibi.
Ameliyat geçiren biri
Kısa süre sonra kötü hissetti.
Voronoff özür diledi...
... hayvanlar karışmış!
Voronoff şarkılara konu oldu - Minha viola - Noel Rosa - 1930
Minha viola - Noel Rosa - 1930
Minha viola
Tá chorando com razão
Por causa duma marvada
Que roubou meu coração
Minha viola
Tá chorando com razão
Por causa duma marvada
Que roubou meu coração
Eu não respeito cantadô que é respeitado
Que no samba improvisado me quiser desafiar
Inda outro dia fui cantar no galinheiro
O galo andou o mês inteiro sem vontade de cantar
Nesta cidade todo mundo se acautela
Com a tal de febre amarela que não cansa de matar
E a dona Chica que anda atrás de mal conselho
Pinta o corpo de vermelho pro amarelo não pegar
Minha viola
Tá chorando com razão
Por causa duma marvada
Que roubou meu coração
Minha viola
Tá chorando com razão
Por causa duma marvada
Que roubou meu coração
Eu já jurei não jogar com seu Saldanha
Que diz sempre que me ganha
No tal jogo do bilhar
Sapeca o taco nas bola de tal maneira
Que eu espero a noite inteira pras bola carambolar
Conheço um véio que tem a grande mania
De fazê economia pra modelo de seus filho
Não usa prato, nem moringa, nem caneca
E quando senta é de cueca
Pra não gastar dos fundilho
Minha viola
Tá chorando com razão
Por causa duma marvada
Que roubou meu coração
Minha viola
Tá chorando com razão
Por causa duma marvada
Que roubou meu coração
Eu tive um sogro cansado dos regabofe
Que procurou o Voronoff, doutô muito creditado
E andam dizendo que o enxerto foi de gato
Pois ele pula de quatro miando pelos telhado
Adonde eu moro tem o bloco dos filante
Que quase que a todo instante um cigarro vem filar
E os danado vem bancando inteligente
Diz que tão com dor de dente que o cigarro faz passar
Minha viola
Tá chorando com razão
Por causa duma marvada
Que roubou meu coração
Minha viola
Tá chorando com razão
Por causa duma marvada
Que roubou meu coração
Benim viyolam - Noel Rosa - 1930
Benim viyolam
Ağlıyor haklı olarak
Çünkü bir zalim
Çaldı kalbimi alçakça
Benim viyolam
Ağlıyor haklı olarak
Çünkü bir zalim
Çaldı kalbimi alçakça
Ben saygı gören ozanı saymam
Eğer doğaçlama sambada bana meydan okursa
Geçen gün kümeste şarkı söyledim
Horoz bir ay boyunca ötmek istemedi
Bu şehirde herkes dikkatli
Çünkü sarı humma durmadan can alıyor
Ve dedikodunun peşinde koşan Chica
Vücudunu kırmızıya boyuyor ki sarılığa yakalanmasın
Benim viyolam
Ağlıyor haklı olarak
Çünkü bir zalim
Çaldı kalbimi alçakça
Benim viyolam
Ağlıyor haklı olarak
Çünkü bir zalim
Çaldı kalbimi alçakça
Yemin ettim Saldanha’yla bilardo oynamayacağım
Her zaman yeneceğini iddia eder
Sopayı öyle sert vurur ki toplara
Bense bütün gece beklerim
Toplar belki çarpışır diye
Bir ihtiyar tanıyorum, büyük bir takıntısı var
Çocuklarına örnek olmak için tasarruf yapar
Tabak yok, testisi yok, kupası yok
Ve oturduğunda donla oturur
Pantolonu eskimesin diye
Benim viyolam
Ağlıyor haklı olarak
Çünkü bir zalim
Çaldı kalbimi alçakça
Benim viyolam
Ağlıyor haklı olarak
Çünkü bir zalim
Çaldı kalbimi alçakça
Bir kayınpederim vardı, eğlenceden usanmış
Voronoff’u aramış, çok meşhur bir doktormuş
Duyduğuma göre nakil kedi dokusundanmış
Çünkü artık dört ayak üstüne düşüp
Çatılarda miyavlıyormuş
Benim mahallede “filantlar” diye bir tayfa var
Sürekli sigara istemeye gelirler
Akıllı geçinirler ama derler ki
“Dişim ağrıyor, bir sigara iyi gelir!”
Benim viyolam
Ağlıyor haklı olarak
Çünkü bir zalim
Çaldı kalbimi alçakça
Benim viyolam
Ağlıyor haklı olarak
Çünkü bir zalim
Çaldı kalbimi alçakça
Voronoff şarkılara konu oldu - Made A Monkey Out Of Me - Original Memphis Melody Boys. - 1923
Monkey Doodle Doo - The Cocoanuts - 1925 (Film müziği; The Marx Brothers - The Cocoanuts - 1929)
Monkeys upon a tree never are
Very blue they never seem to be
Under par that is true
Not like the ones you see on a bar
In the zoo monkeys upon a tree
Do the Monkey Doodle Doo
Oh, among the mangoes
Where the monkey gang goes
You can see them do
The little Monkey Doodle Doo
Oh, a little monkey playing on his one key
Gives them all the cue
To do the Monkey Doodle Doo
Let me take you by the hand
Over to the jungle band
If you're too old for dancing
Get yourself a monkey gland and then let's
Go, my little dearie
There's the Darwin theory telling me and you
To do the Monkey Doodle Doo
Maymun Dansı – The Cocoanuts
Ağaçtaki maymunlar
Hiç üzgün olmazlar
Keyifleri her zaman yerindedir
Bu doğru
Barda gördüğün insanlar gibi değildir
Hayvanat bahçesindeki gibi de değiller
Ağaçtaki maymunlar
Maymun Dansı’nı yaparlar
Ah, mango ağaçlarının arasında
Maymun çetesi takılır
Ve hepsi yapar
Şu meşhur Maymun Dansı’nı
Ah, küçük bir maymun
Tek tuşlu çalgısını çalar
Ve hepsine işaret verir
Maymun Dansı’nı yapmak için
Hadi elinden tutayım
Ormandaki orkestraya götüreyim seni
Eğer dans edecek kadar genç hissetmiyorsan
Bir “maymun bezi” (gland) taktır kendine, sonra da
Haydi canım, neşelen biraz
Darwin'in teorisi de söylüyor bize
Maymun Dansı’nı yapalım birlikte!
Yazan: Kamil Hamidullah / KASIM 2023
Önceki güncelleme:
Son güncelleme: Kamil Hamidullah / NİSAN 2025
#AkciğerNakli #PAHSSc #LungTransplant #OrganBağışı #OrganNakli #OrganDonation #SergeVoronoff #Maymun #LTx #TestisNakli