1897 yılında tarihte ilk Eisenmenger Sendromu olan bir hastayı rapor etti.
Victor Eisenmenger, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun taht varisi Arşidük Franz Ferdinand (1863-1914)'ın 1895 ile 1914 yılları arasında kişisel doktoru olmasının ve tanımladığı kardiyovasküler anormalliklerin dışında tıbbi literatürde Eisenmenger hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. 1931'de yayımladığı "Archduke Francis Ferdinand" adlı hatıratı, onun yaşamı ve çalışmaları hakkında daha fazla bilgi edinmemizi sağlar.
Eisenmenger, sanat ve doğa bilimlerine ilgi duyuyordu, ancak kendi ifadesiyle, "Sanat alanında bir kariyer yapmama ve doğa bilimleri üzerinde çalışmama izin verilmedi, çünkü yeteneklerim yeterince belirgin değildi ve hayatımı mümkün olan en kısa sürede kazanmak zorundaydım. Bu yüzden tıp okumaya karar verdim" dedi. Babasının örneğinden etkilendiği düşünülerek, Eisenmenger akademik alana yönelmiştir. 2
Eisenmenger, sağlığının zayıf olması nedeniyle sürekli hastalıklarla mücadele ediyordu; bu yüzden klinikte çalışmaya devam etmek onun için fiziksel olarak zorlayıcı oluyordu. Bunun üzerine, hocası Von Schrötter, Eisenmenger için daha hafif bir görev olacağını düşündüğü, akciğer tüberkülozu nedeniyle hasta olan Avusturya-Macaristan tahtının varisi Erzherzog Franz Ferdinand'ın şahsi hekimi olmasını Habsburg kraliyet ailesine tavsiye etti. 2
Eisenmenger, sağlığı nedeniyle klinikte fiziksel olarak çalışmasını sınırlanmasına, "Hırslı planlarım böylece yok edildi" diyerek bu güne not düşer. 2
Victor Eisenmenger, 1893 ile 1902 yılları arasında ağız ve farinks tümörleri, psödo-lösemi ve kardiyovasküler bozukluklar hakkında sekiz makale yayımlamıştır; bunlardan sonuncusu, sonradan Eisenmenger Sendromu olarak adlandırılacak raporu içermektedir. 3
Böylece, Eisenmenger 1895 yılında, Bohemya'daki Chlumetz Kalesi'nde Ferdinand'ın saray doktoru olmak üzere yola çıktı. Eisenmenger, Ferdinand'la olan ilişkisini Arşidük Franz Ferdinand ve eşi Prenses Sophie Chotek (1968-1914) 13'in 28 Haziran 1914'te sabah saat 11.00 14 civarında Saraybosnalı Sırp milliyetçisi Gavrilo Princip (1894-1918) tarafından gerçekleştirilen suikastlarına kadar sürdürecekti. Bu olayın ardından bir ay geçtikten sonra, 28 Temmuz 1914'te Avusturya-Macaristan İmparatorluğu,suikastı gerekçe göstererek Sırbistan'a savaş ilan etmesiyle Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasına yol açacaktı. Eisenmenger, Ferdinand ile aralarında gerçek bir dostluğun olmadığını, özellikle ilk iki yıl boyunca kararlılık ve inatla devam eden bir mücadele içinde olduklarını, başarının değişken olduğunu, ancak genel olarak şanslı olduklarını, Ferdinand'ın kendisine güvendiğini ama bunun için ona minnettar olmadığını belirtir. Hatıratında, "Onunla hiç tanışmamış olsaydım, kariyerim daha iyi olurdu ve son yıllarım daha keyifli geçerdi" diyerek not düşer. 2
Kibirli, huysuz ve psikolojik ve duygusal sorunlarıyla bilinen Arşidük'e karşı üstesinden gelmesi kolay olmayan görevini, şu sözleriyle ustaca yönetti: "Arşidük Franz'a emir vermek ya da bir şeyi yasaklamak benim görevim değildir. Emreden ya da yasaklayan hastalıktır. Ben sadece bir tercümanım." Bu sözler, onun süreci nasıl kıvrak zekasıyla yönettiğini gösteriyor. 3
Eisenmenger'in, akademik kariyer hayalleri, bir kamu hastanesinde başhekimlik veya üniversitede tıp hocalığı gibi tıp alanındaki kariyer hedefleri, kraliyet görevi nedeniyle gerçekleşmese de, özel pratiğinden elde ettiği ekonomik başarıyla biraz teselli bulmuştur. 3
"Yoruldum ve mücadeleyi bıraktım. Zamanla edindiğim oldukça iyi bir özel pratiğim, akademik hayallerimden vazgeçişim için kısmen bana bir ölçüde tazminat sağladı... " diyerek not düşer. 3
Tıbbi görüntüleme teknolojilerinin gelişimi, 1950'lerden önce şüpheli hastalıkların tanısının çoğunlukla otopsi ile konulduğu bir dönemden, hastalıkların canlı vücutta tanımlanmasını ve tedavi edilmesini mümkün kılan bir çağa geçişi işaret eder. Bu teknolojilerin geliştirilmesi özellikle İkinci Dünya Savaşı'nın ardından hız kazandı ve hastalıkların daha etkin bir şekilde tanımlanmasını ve tedavi edilmesini mümkün kıldı.
Örneğin;
Eisenmenger, hatıralarında, Arşidük ile geçirdiği zamanlara ve deneyimlerine dair birçok anekdot sunmasına rağmen, kendi araştırmalarından hiç bahsetmemiştir. Ona ölümünden sonra şöhret getirecek olan edebi çalışmasını 1897'de Berlin'de yayımlandı. Bu da Arşidük'ün hizmetine başladığından yaklaşık 2 yıl sonra gerçekleşti. Eisenmenger, çoğunlukla sarayda bile ikamet etmeyen kraliyet ailesinin yoğun temposu nedeniyle, çalışmasının çoğunu zaten yapmış olmalıydı. Muhtemelen Eisenmenger, raporunu sadece bulduğu boş vakitlerde yazmış olmalı. 2
Sir William Osler'in öğrencisi ünlü bir patolog Maude E Abbott (1869 to 1940), 1927'de, 3'ü kendi vakası olmak üzere 8 vaka üzerinde çalışarak Eisenmenger kompleksi'ni tanımladı ve bu terimi yaygınlaştırdı. Abbott, pediatrik kardiyoloji literatüründe sıkça kullanılan bu terimi kullanarak doğuştan kalp hastalıkları üzerine yaptığı çalışmalarda öncü oldu. 2,12 Eisenmenger Kompleksi'nin ayrıntılarının anlaşılmasıyla birlikte, Eisenmenger'in adı artık başlangıçta tanımlanan anatomik kusurlarla değil, bu kusurun neden olduğu fizyolojik değişikliklerle ilişkilendirilmeye başlandı. İronik olan, Eisenmenger'in bu kusurun fizyolojisi hakkında çok az şey söylemiş olması ve söylediklerinin hatalı olmasıydı.
Peter Robert Fleming (1924-2002), Victor Eisenmenger'ın hastasındaki siyanozu (cildinin mavi renk almasını) anlayamadığını ve 32 yaşındaki hastasında çocukluktan beri mevcut olduğunu belirtti. Pulmoner daralma olmaksızın sağdan sola şant (kalbin içerisinde ters kan akışı) olduğuna inanamadı ve siyanozun nedenini sistemik venöz sıkışma olarak öne sürmek zorunda kaldı. Açıkça, pulmoner arterdeki basınç artışının ve dolayısıyla sağ karıncıkta ciddi bir komplikasyon olarak kabul edilen septal defektlerin (kalp duvarındaki deliklerden) sağdan sola şant oluşturarak siyanoza yol açtığını anlamamıştır. 2
1966 yılında tıpta damarlarda balon yeniliğini kazandırmasıyla girişimsel kardiyorlojinin babası olarak adlandırılan William J. Rashkind (1922-1986), Eisenmenger'in tek bir hastasının pulmoner vasküler sorunlarına dair incelemesinin yalnızca ana pulmoner arterin ve onun ana dallarının kaba bir muayenesini içerdiğini belirtmiş. Eisenmenger, pulmoner arter basıncı, pulmoner hipertansiyon veya pulmoner arteriyoller hastalığı gibi konuları tartışmamıştır. Onun dikkati, "Hafifçe genişlemiş pulmoner arterin iç yüzeyinde, damarın ana dallarına devam eden endarteritik (atardamar duvarının iç tabakasının iltihabı nedeniyle) kalınlaşma" gözlemiyle sınırlı kalmıştır. Rashkind'e göre, Eisenmenger'in asıl tanınması gereken çalışması, 1898 yılındaki çalışmasından aortun üstünde binme (reiten) mekanizmasının çok daha değerli analizidir. 2,15,16
Eisenmenger'in açıklamalarının ışıltısı, göz doktoru John Dalrymple (1804-1852)'ın 1847 yılında yayımlanan çalışmasında ilk kez ventrikül septum defektinin (VSD) anatomik bulgularını rapor etmiş olabileceği iddiasının ortaya çıkmasıyla biraz solmuştur. ""Bir hastada Aortun kökünün iki ventrikül arasında ortak bir açıklığa sahip olduğu hastalıklı bir kalp (A Diseased Heart in which the root of the Aorta had an opening common to the two ventricles)" başlığı altında, Dalrymple, 25 yaşındaki narin bir kadının otopsi incelemesini anlatmış ve "aort kökünün, iki ventrikül arasında bir altı peni büyüklüğünde bir açıklıkla açıldığını" belirtmiştir. 2
İyi ki sanat ve doğa bilimleriyle uğraşmak yerine doktor olmaya karar veren Eisenmenger için Dedektif Doktor Dr. W. Clyde Partin'in "Eisenmenger'ın Eponimik Anısının Gelişimi" adlı makalesinde, Eisenmenger'in, Viyana'daki bir kulak burun boğaz kliniğinde, dönemin tanınmış hekimlerinden von Schrötter'in yanında çalışırken, kardiyoloji alanında açıkça uzmanlık eğitimi almamış olmasına rağmen bu çalışmayı kaleme alması insanları hayrete düşürdüğünü belirtiyor. 2 Bu başarı, Eisenmenger'ın dikkati, araştırmacı kişiliği ve olağanüstü yeteneğiyle ilişkilendiriliyor.
Arşidük Franz Ferdinand'ın kişisel doktoru olan Dr. Victor Eisenmenger'in olağanüstü başarısı, tıp dünyasında hayranlık uyandırmaktadır. Kulak burun boğaz uzmanlığına sahip olmasına rağmen, kardiyoloji alanında önemli bir çalışma yapması dikkat çekicidir.
Dr. Eisenmenger'in bu başarısının ardında birkaç önemli faktör bulunmaktadır:
1. Viyana Tıp Fakültesi'nin mükemmel eğitim kalitesi: O dönemde Viyana, tıp eğitiminde dünya çapında bir merkez konumundaydı. Bu durum, Johns Hopkins Hastanesi'nin "Dört Büyük" kurucu profesörlerinden Kanadalı doktor William Osler (1849-1919) tarafından da tespit edilmiştir.
2. Geniş tıbbi bilgi birikimi: Eisenmenger, uzmanlık alanı dışındaki tıbbi konularda da derin bir bilgiye sahipti.
3. Keskin gözlem yeteneği: Olağan görünen durumlar içinde bile önemli detayları fark edebilme becerisi vardı.
4. Analitik düşünce yapısı: Gözlemlerini analiz ederek yeni ve önemli sonuçlara ulaşabiliyordu.
5. Interdisipliner yaklaşım: Farklı tıp dalları arasında bağlantılar kurabilme yeteneği, ona avantaj sağlıyordu.
Bu özellikler sayesinde Dr. Eisenmenger, uzmanlık alanı dışında olmasına rağmen, doğuştan kalp deliklerini inceleyen çığır açıcı bir çalışma yapabilmiştir. Bu çalışma, tıp literatüründe "Eisenmenger Sendromu" olarak yer almış ve kardiyoloji alanına önemli katkılar sağlamıştır.
Dr. Eisenmenger'in başarısı, tıp eğitiminin geniş tabanlı olması ve farklı disiplinler arasında bağlantılar kurabilmenin önemini vurgulamaktadır. Aynı zamanda, bir uzmanın kendi alanı dışındaki konularda da önemli katkılar yapabileceğini göstermesi açısından ilham vericidir.
Bu hikayede pek çok ilginç nokta bulunmaktadır ve bunlar tıp tarihinde önemli gelişmeleri temsil etmektedir. İşte kronolojik olarak özetlenmiş hali:
1847'de göz doktoru John Dalrymple (1804-1852), ventriküler septal defekti (VSD) tanımlamıştır. Farklı bir uzmanlık alanından gelen bir doktorun kardiyolojiye yaptığı bu katkı dikkat çekicidir.
1897'de kulak burun boğaz uzmanı Victor Eisenmenger (1864-1932), kalpteki deliklerden kaynaklanan nadir bir akyanotik anormalliği rapor etmiştir. Bu da farklı bir uzmanlık alanından gelen önemli bir katkıdır.
Eisenmenger'in bu vakayı rapor etmesinden 60 yıl sonra, 1958'de Paul Wood (1907-1962), bu durumu tam olarak tanımlamıştır. Bu durum, tıbbi bilginin zamanla nasıl geliştiğini ve derinleştiğini göstermektedir.
1971'de, The Beatles'ın plak satışlarından elde edilen gelirlerle EMI şirketi, Ar-Ge çalışmalarını desteklemiş ve bunun sonucunda Godfrey Newbold Hounsfield (1919-2004) ve Allan MacLeod Cormack (1924-1998) tarafından Bilgisayarlı Tomografi (BT) icat edilmiştir. Bu olay, bilim ve popüler kültürün beklenmedik bir şekilde kesişmesini ve bunun tıp alanında devrim niteliğinde bir teknolojik ilerlemeye yol açmasını göstermektedir. Bu tıbbi görüntüleme cihazı, Eisenmenger sendromunun tanısını koymayı kolaylaştırmıştır.
Bu olayların her biri, farklı disiplinler arasındaki etkileşimin, uzun vadeli araştırmaların ve beklenmedik kaynakların tıp biliminin ilerlemesinde nasıl rol oynadığını gösteren ilginç örneklerdir.
İnsan, Eisenmenger'in sağlığı daha iyi olsaydı ve kraliyet doktoru olmak yerine klinikte çalışarak akademik kariyerine devam edebilseydi, tıp alanında hangi yeniliklere imza atabileceğini merak etmeden duramıyor.
Yazan: Kamil Hamidullah / KASIM 2019
Önceki güncelleme:
Son güncelleme: Kamil Hamidullah / TEMMUZ 2024