1953
Dr. John Heysham Gibbon'un kalp-akciğer makinesini geliştirme yolculuğu, 1930'larda yaşadığı trajik bir olayla başladı. Pennsylvania Hastanesi'nde cerrahi ihtisasını tamamladıktan sonra, 2930'da Boston'daki Massachusetts General Hospital'da Cerrahi Şefi Dr. Edward Churchill ile çalışmaya başladı. 2
3 Ekim 1930'da, genel cerrahi bir ameliyat sonrası büyük pulmoner emboli geçiren genç bir kadın hastanın durumuna tanık oldu. Dr. Gibbon, hastayı gece boyunca yakından takip etti. Hastanın durumu kötüleşince, Dr. Churchill kapalı bir pulmoner embolektomi (Trendelenburg ameliyatı) gerçekleştirdi, ancak ne yazık ki hasta kurtarılamadı. 2
Bu olay, Dr. Gibbon'u derinden etkiledi. O dönemde akciğer ameliyatları çok sınırlı olanaklarla yapılabiliyordu. Teorik olarak, pıhtıyı çıkarmak basit bir işlem gibi görünse de, hastanın kendi solunumu ve kalbi kanı pompalamaya devam ederken bunu gerçekleştirmek imkansızdı.
Bu acı deneyim, Dr. Gibbon'u kalp ve akciğer işlevlerini geçici olarak üstlenebilecek bir cihaz geliştirme fikrine yöneltti. Bu düşünce, sonunda kalp-akciğer bypass pompası oksijenatörünün (kalp-akciğer makinesi) icadına yol açtı. 3
Oysa ki dünyaca ünlü cerrah Christian Albert Theodor Billroth (1829-1894), 1882 yılında insan kalbini ameliyat etmenin en iyi ihtimalle aptallık ve en kötü ihtimalle cehalet olduğunu belirtmişti. Sümerler'den (M.Ö. 5000-2000) gelen dini ve ahlaki dogmalar nedeniyle kalp, sadece bir pompa değil, aynı zamanda kutsal bir organ olarak kabul ediliyordu. Bu yüzden, kalbe müdahale etmek neredeyse imkansız görünüyordu. Yirminci yüzyılın başlarında, insan kalbini güvenli bir şekilde ameliyat etmek hayal olarak görülüyor ve böyle bir düşünce alay konusu oluyordu. 5
Ancak, kalp durmuşken üzerinde çalışma yeteneğini geliştiren ve vücudu hayatta tutmayı başaran cesur erkekler ve kadınlar, tıp alanını en çılgın hayallerin ötesine taşıdılar. Bu öncü insanlar, tıbbi alanda devrim yaratarak, bugün milyonlarca hayatı kurtaran kalp cerrahisi tekniklerinin temelini attılar. 4
Bu cesur insanlardan biri de Dr. Gibbon'du. Kalp-akciğer makinesi üzerinde çalışmalarına başladı.
Gibbon, 1934 ve 1935 yılları arasında, kalp-akciğer makinesinin bir prototipini yaptı ve insanlarda kullanmadan önce sorunları değerlendirmek için işlevini kediler üzerinde test etti. 6
1940'larda Dr. Gibbon, bir mühendis ve International Business Machines'in (IBM) başkanı Thomas Watson ile tanıştı. Gibbon ve Watson, IBM'den diğer mühendislerle birlikte, etkili bir kardiyopulmoner bypass makinesi geliştirmek için işbirliği yaptılar. 5
John Gibbon'un tıp dünyasına yaptığı çığır açıcı katkı, uzun yıllar süren özverili çalışmaların sonucunda gerçekleşti. 6 Mayıs 1953 tarihi, kalp cerrahisi için bir dönüm noktası oldu. Bu tarihte Gibbon, dünyanın ilk başarılı açık kalp ameliyatını ekstrakorporeal oksijenasyon kullanarak gerçekleştirdi. 6
Bu başarı, 22 yıllık yorulmak bilmeyen bir çabanın meyvesiydi. Gibbon'un ekstrakorporeal bir devre geliştirme çalışmaları, uzun yıllar boyunca meslektaşları tarafından şüpheyle karşılandı ve çoğu zaman zaman kaybı olarak görüldü. Ancak Gibbon, vizyonuna olan inancını hiç kaybetmedi. 6
Sonuç, modern tıbbın en önemli başarılarından biri oldu. Dr. Gibbon'un geliştirdiği kalp-akciğer makinesi, kalp cerrahisinde devrim yaratarak daha önce imkansız görülen karmaşık kalp ameliyatlarının gerçekleştirilmesini mümkün kıldı. Bu teknoloji, çeşitli kardiyopulmoner hastalıkların (kalp ve akciğer hastalıkları) tedavisi ve organ naklinde hayat kurtaran bir yöntem olarak geniş çapta kullanılmaktadır. Akut trombektomi için nadiren kullanılsa da, kronik tromboembolik pulmoner hipertansiyonun (kronik pıhtı kaynaklı akciğer yüksek tansiyonu) tedavisinde önemli bir rol oynamaktadır. 4
Yazan: Kamil Hamidullah / KASIM 2019
Önceki güncelleme:
Son güncelleme: Kamil Hamidullah / TEMMUZ 2024