M.Ö. 300 Erasistratos (Erasistratus, M.Ö. 310-250)
Erasistratos, Hipokrat'ın geleneksel mizahi teorisi olan Humoral teoriye karşı çıkarak, İskenderiye'de metodik tıp öğretileri okulunun kurulmasında önemli bir rol oynamıştır. Yaşlılığında Küçük Asya'ya yerleşen Erasistratos'un çok sayıda öğrencisi ve takipçisi olmuş ve İyonya'daki Smyrna (İzmir)'da kendi adını taşıyan bir tıp okulu, Strabon'un (M.Ö. 64-M.S. 24) zamanına kadar, yaklaşık 1. yüzyılın başlarına dek varlığını sürdürmüştür. Erasistratus ve Herophilus, hem suçlular üzerinde gerçekleştirdikleri insan vücuduna yönelik sistematik canlı diseksiyon çalışmaları hem de kadavra üzerinde yaptıkları incelemeler ile Rönesans'a kadar insan organlarının anatomisi ve fizyolojisi üzerine çalışan tek bilim insanları olarak tarihte bilinirler. 5
Herofilus'un öğrencisi ve meslektaşı olan Erasistratos, yaşam sırasında kesildiklerinde arterlerin kanadığını gözlemlemiştir. Bu gözlemden yola çıkarak arterlerden kaçan (çıkan) havanın yerini, venler ile arterler arasındaki küçük damarlar aracılığıyla kanın doldurduğunu düşünmüştür. Böylece kan akışını ters olarak düşünse de, ilk kez kılcal damar fikrini ortaya atmıştır. Pneuma (yaşam gücü/enerji), bedenin canlılığını ve işleyişini yönlendiren ruh ve nefes olarak düşünülürdü. Erasistratus, pneuma (yaşam gücü/enerji)teorisine olan inancı nedeniyle arterlerden kan yerine havanın aktığını düşünüyordu. Teorisine bağlı kalarak, arterlerin yalnızca pneuma taşıyan damarlar olduğuna inanmış ve arterlerden kan aktığına dair gözlemleri yanlış olarak değerlendirmiştir. Ona göre, arterlerden görünmeden pneuma akıyordu. Ayrıca, arterlere komşu venlerdeki kan, horror vacui, yani doğanın boşlukları doldurma eğilimi nedeniyle, damar duvarından arterlere geçiyordu. 2
Erasistratus, iki tip pneuma tanımlamıştır. Bunlar; akciğerlerden alınan ve kalbin sol ventrikülüne dağıtılan, yaşamı destekleyen vital pneuma (hava) ile beyinde bulunan ve sinirler aracılığıyla yayılan psişik pneuma (enerji kaynağı; ruh)'dır. 2
Erasistratos, özellikle dolaşım ve sinir sistemleri üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınmaktadır. Duyusal ve motor sinirler arasındaki farkı belirlemiş, ancak sinirlerin sıvı içeren içi boş tüpler olduğunu düşünmüştür. Havanın akciğerlere ve kalbe girdiğini, atardamarlar aracılığıyla vücuda taşındığını ve damarların kanı kalpten vücudun çeşitli bölgelerine taşıdığını varsaymıştır.piglotun yutma sırasında soluk borusunu kapatarak yiyecek ve içeceklerin akciğerlere girmesini önleyen işlevini ve triküspit ile biküspit (mitral) kapakçıkları doğru bir şekilde tanımlamıştır. Triküspit kapağı, MÖ 250 civarında Erasistratus tarafından adlandırılmıştır. 4 Erasistratos, kalbin duyguların merkezi olmadığını, ancak onun yerine bir pompa işlevi gördüğünü ve kalbi kanın dağıtıcısı olarak doğru tanımlayarak, William Harvey'in kan dolaşımı keşfine en çok yaklaşan kişi olmuştur. 2,5
Galen'in aktardığı bir pasajda, Erasistratos'un görüşleri şu şekilde ifade edilir: "Toplardamar, tüm vücuda dağılan atardamarların başlangıç noktasından kaynaklanır ve kalbin kan dolu (sanguineous) ya da sağ karıncığına girer; atardamar (veya akciğer toplardamarı) ise toplardamarların başlangıç noktasından kaynaklanır ve kalbin hava dolu (pneumatic) ya da sol karıncığına girer." 5
Erasistratus, dönemin yaygın inancının aksine, damarların karaciğerden, atardamarların ise kalpten çıktığına inanmıyordu; ona göre, her ikisi de kalpten kaynaklanıyordu. Ancak, atardamarların kan yerine hava taşıdığına inanması, William Harvey'in kan dolaşımı teorisini öngörmesini engellemiştir. Kan üretiminin kalpte değil, karaciğerde başladığını düşünmüş ve bir atardamarın zarar görmesi durumunda, kanın vücuttaki vakum etkisiyle çekildiğini savunmuştur. 5
Erasistratus, kalbin dört ana kapağının işleyişini doğru bir şekilde tanımladı ve kalpten çıkan maddenin geri dönmediğini, kalbe giren maddenin de aynı yönde geri akmadığını gözlemledi. Bu durum, kalp kapakçıklarının açılıp kapanmasıyla sağlanıyordu. Ancak, ona göre bu kapakçıklardan geçen madde kan değil, "pneuma" yani yaşam nefesiydi. Ayrıca, kalbin yapısını inceleyerek pulmoner arter ve aortanın sigmoid şeklini tanımlamıştır. 5
Erasistratus ve Herophilus, antik dönemin önemli anatomi ve fizyoloji bilim insanlarıydı. Ancak, bu iki bilim insanının eserlerinin çoğunun belgeleri, 20. yüzyılın sonlarına kadar keşfedilemedi. Bu nedenle, bilim insanları, Galen'in Erasistratus ve Herophilus'tan bahseden eserlerindeki alıntıları analiz ederek, bu iki bilim insanının çalışmaları hakkında bilgi edinmeye çalışmışlardır. 5,6
Not: Trikuspid adı, kapakçığın azı dişine benzer yapısı nedeniyle 'cuspis' ve üç kapaktan oluştuğu için 'tri' terimlerinden türetilmiştir. Bu nedenle, ‘trikuspid’ (veya ‘trikürpit’) terimi ortaya çıkmıştır.
Eğer Scotty bizi Erasistratos'un dönemine ışınlasaydı ve nadir, belirtileri zor fark edilen PAH hakkındaki şikayetlerimizi kendisine danışsaydık, şöyle diyebilirdi:
Triküspit kapak, muhtemelen M.Ö. 250 civarında Erasistratus tarafından adlandırılmıştır. Bu terimin kullanımını Galen sürdürmüştür.
“Önce hocam Herofilus’a gitmiş, sonra bana gelmişsiniz. Bu, beni hocama karşı zor durumda bırakıyor; ancak görünüşe göre atardamarlarınız biraz 'hava yapmış', triküspit kapağınız da sıkışmış gibi görünüyor."
Yazan: Kamil Hamidullah / KASIM 2019
Önceki güncelleme:
Son güncelleme: Kamil Hamidullah / AĞUSTOS 2024
#PulmonerHipertansiyon #DolaşımSistemi #PAHSSc