1242 İbn Nefis, (İbnü’n-Nefis/Annafis; 1210-1288)
İbnü'n-Nefis, dostlarının kendisine kısaca Ali bin Ebu'l-Hazm el-Kureşî ed-Dımeşkî el-Mısrî eş-Şâfiî diye hitap ettiği, İslam dünyasının önde gelen hekimlerinden biridir. Künyesi Ebu'l-Hasan, lakabı ise Alaeddin’dir. 13. yüzyılda İbnü'n-Nefis adıyla meşhur olan bu hekim, Şam’daki Nurettin Zengi Hastanesi'nde ve daha sonra Kahire’de çalışarak tıp alanında birçok önemli katkıda bulunmuştur.
İbnü'n-Nefis, göz hekimliği (oftalmolog) 3 alanında uzmanlaşmış bir bilim insanıydı ve özellikle insan dolaşım sistemi üzerine yaptığı keşiflerle "Dolaşım Fizyolojisinin Babası" olarak tanınarak tarihe geçti. 6 İbnü'n-Nefis, Orta Çağ'ın "ipse dixit" (Üstat öyle dedi) anlayışına meydan okuyarak, dönemin dokunulmaz kabul edilen tıp otoritelerine karşı çıkmış ve dogmatikleşen teorilere itiraz etmiştir. Galen'in bin yıllık egemenliğini ve İbn Sina'nın dolaşım sistemi üzerine yaptığı varsayımları sarsarak, pulmoner dolaşımı doğru bir şekilde tanımlamıştır. kanın akciğerlerde oksijenlendiğini ve kalbin sağ tarafından akciğerlere geçip, oksijenlendikten sonra sol tarafına geri döndüğünü; kalbin iki tarafı arasında doğrudan bir geçiş olmadığını kanıtlamıştır. Bu buluş, dolaşım sisteminin doğru anlaşılmasında önemli bir bir adım olmuş ve ayrıca ayrıca, 17. yüzyılda William Harvey'in dolaşım sistemi üzerine yaptığı çalışmalar için de bir zemin hazırlamıştır. 6
İbnü'n-Nefîs'in 29 yaşındayken 6 muhtemelen 1242'de yazdığı “İbn Sina Kanunu’nun Anatomi Kısmına Şerh (Sharh tashrih al-qanum)” adlı eserin 700 yıl boyunca kaybolduktan sonra, 1924’te Dr. Muhyiddin el-Tatavî’nin Berlin Kütüphanesi'ndeki keşfiyle yeniden gün yüzüne çıkması, bilgiye verdiğimiz değerin ironik bir örneği gibi duruyor. Doğrudan İslami baskı ve sansür konusunda kesin bir yargıya varmak için yeterli tarihi kanıt bulunmamakla birlikte, İbni Sina'nın bazı çevrelerce kafir ilan edilmesi, İbn Nefis'in tıbbi araştırmalarının uzun süre kaybolmasına zemin hazırlamış olabilir. Bu durum, dönemin karmaşık sosyal ve dini ortamını yansıtmaktadır. Dönemin siyasi çalkantıları, kültürel muhafazakarlık ve bilimsel eserlerin korunmasındaki zorluklar da eserin kaybolmasında etkili olmuş olabilir.
700 yıl sonra ortaya çıkarılan bu el yazması, pulmoner dolaşımın çok daha erken bir tarihte tanımlandığını gösterdi. İbnü'n-Nefis, ölümünden yüzyıllar sonra, nihayet 20. yüzyılın ortalarında pulmoner dolaşımın keşfi için tarihçiler tarafından kabul gördü. 4 İbnü'n-Nefis'in yazdığı tıp ders kitaplarının sayısının 110 cildi aştığı tahmin edilmektedir. En büyük eseri, "Tıp Üzerine Kapsamlı Kitap" (Al-Shamil fi al-Tibb) adlı, 300 ciltlik bir ansiklopedi olarak planlanmıştı. Ancak, İbnü'n-Nefis ölümünden önce yalnızca 80 cildini yayımlayabildi ve eser eksik kaldı. Zamanla, bu eserlerin çoğu ya kayboldu ya da dünyanın çeşitli yerlerine dağıldı. 6
Max Meyerhof tarafından tercüme edilen el yazmasındaki başlıca tespitler şöyledir;
İbnü'n-Nefis anatomik bilgisine dayanarak şöyle demiştir:
Kalbin sağ odasından gelen kanın sol odaya ulaşması gerekir, ancak aralarında doğrudan bir yol yoktur. Kalbin kalın septumu delikli değildir ve bazılarının düşündüğü gibi görünür gözeneklere veya Galen'in düşündüğü gibi görünmez gözeneklere sahip değildir. Sağ odacıktan gelen kan, vena arterioza (pulmoner arter) yoluyla akciğerlere akmalı, maddelerine yayılmalı, orada hava ile karışmalı, arteria venosadan (akciğer damarı) geçerek kalbin sol odasına ulaşmalı ve orada hayati ruhu oluşturmalıdır. 6
İbnü'n-Nefis, düşünme ve duyumun kaynağının kalp değil, beyin olduğunu savunan birkaç hekimden biriydi. Galen'in, atardamarların nabzının damar duvarları tarafından oluşturulduğu teorisine de karşı çıkıyordu. Nabzın, kalp atışının doğrudan bir sonucu olduğunu ve arterlerin kalbe olan uzaklıklarına göre farklı zamanlarda kasılıp genişlediğini gözlemlemişti. Ayrıca, kalbin genişlediği anda arterlerin kasıldığını ve kalp kasıldığında arterlerin genişlediğini de doğru bir şekilde tespit etmişti. 6
Pulmoner dolaşımın keşfi, insan vücudu hakkındaki anlayışımızı köklü bir şekilde değiştirmiştir. İslam geleneğinde diseksiyonun (kesip biçerek öğrenme) yasak olmasına rağmen, İbnü'n-Nafis'in bu keşfi tanımlamak için klinik ve fizyolojik gözlemlere ek olarak diseksiyon sonuçlarını kullandığını belirten Patrice Le Floch-Prigent ve Dominique Delaval gibi insan anatomisi uzmanları bulunmaktadır. Bu da İbnü'n-Nafis'in, İbni Sina gibi bilimsel yöntemlere ve akılcı düşünceye verdiği önemi göstermektedir. 6
İbnü'n-Nefis, metabolizma kavramını açıklayan ilk kaynaklardan biri olarak bilinir. Onun açıklamasına göre, insan vücudu ve onun her bir parçası, sürekli olarak yıkım ve yenilenme sürecindedir. Bu süreçler nedeniyle, vücut ve onun parçaları devamlı bir değişim içindedir. Bu değişim, yaşamın temel bir özelliği olarak kabul edilir ve vücudun sağlıklı işleyişinin bir parçasıdır. İbnü'n-Nefis'in bu gözlemleri, modern bilimin metabolizma anlayışının temellerini oluşturmuştur.
İbni Nefis'in bilimsel çalışmaları, siyasi çalkantılar ve kültürel muhafazakarlık yüzünden ya kendisi, ya sevenleri ya da düşmanları tarafından yok edildiği yıllarda, eğer biri pulmoner arter hipertansiyonu (PAH) şikayetiyle başvurmuş olsaydı, bu hastanın varlığı da izini sürecek bir araştırmacı çıkana kadar tarihin karanlıklarında kaybolup gidebilirdi.
Eğer Scotty bizi İbn Nefis'ın dönemine ışınlasaydı ve nadir, belirtileri zor fark edilen PAH hakkındaki şikayetlerimizi kendimize saklamayı tercih edebilirdik.
Pulmoner dolaşımı keşfetmesine rağmen, tıbbi araştırmaları ortadan kaldırılmış ve ancak 700 yıl sonra gün yüzüne çıkmışken, İbn Nefis şöyle diyebilirdi: “Şikayetleriniz pulmoner dolaşımla ilgili bir sorunu işaret ediyor. Ancak vücut bütünlüğünüz, tüm şikayetlerinizden daha değerli. Daha sağlıklı bir inceleme için, 700 yıl sonrasına bir randevu almanızı öneririm.
Kaynakça :
Yazan: Kamil Hamidullah
Oluşturma Tarihi: Kamil Hamidullah / EKİM 2018
Önceki güncelleme: Kamil Hamidullah / AĞUSTOS 2024
Son güncelleme: Kamil Hamidullah / EYLÜL 2024
#PulmonerHipertansiyon #DolaşımSistemi #PAHSSc