PAHSSc, Nadir Hastalıklar Gününü Destekliyor

DOLAŞIM SİSTEMİNİN TARİHÇESİ - ÖZGÜR DÜŞÜNCENİN BEDELİ VE BİLİMİN CESUR YÜZLERİ

Dolaşım Sisteminin Tarihçesi - Özgür Düşüncenin Bedeli ve Bilimin Cesur Yüzleri

 

İnsanoğlunun en temel özelliklerinden biri, doğuştan gelen merak ve anlama arzusudur. Bu arzu, çocukluktan itibaren dünyayı keşfetme çabamızla başlar ve hayatımız boyunca devam eder. İşte bu sürekli bilgi arayışının en saf hali, felsefedir - kelime anlamıyla "bilgelik sevgisi".

 

Felsefe ve bilim, insanlık tarihinin en değerli miraslarıdır. Bu iki alan, sorgulama ruhuyla beslenir ve ilerlemenin temelini oluşturur. Ancak, bu ilerleme yolu her zaman düz ve engelsiz olmamıştır.

 

İnsanlar yaşlandıkça, alışkanlıklarına ve mevcut düzene bağlanma eğilimi gösterebilirler. Bu durum, değişime karşı bir direnç oluşturarak statükonun korunmasına yol açabilir. Fakat her dönemde, bu rahatlık alanından çıkmaya cesaret eden, mevcut düzeni sorgulayan ve değişimi arzulayan bireyler var olmuştur.

 

Bu sorgulayıcı bireyler, toplumun genel eğilimlerine meydan okuyarak bilgi ve düşünce özgürlüğünün sınırlarını genişletirler. Ne var ki, bu tutum onları sıklıkla toplum için bir "tehdit" olarak algılanmalarına neden olur. Çünkü sorgulamak, var olan düzeni sarsar ve değişim potansiyeli taşır.

 

Tarih, düşünce özgürlüğü uğruna mücadele eden sayısız düşünür ve bilim insanının hikâyeleriyle doludur. Bu cesur bireyler, çoğu zaman baskı ve zulme maruz kalmış, hatta bazıları hayatlarını kaybetmiştir. Ancak onların fedakârlıkları ve kararlılıkları sayesinde, düşünce özgürlüğü ve bilimsel ilerleme bugünkü seviyesine ulaşabilmiştir.

 

Sonuç olarak, felsefe ve bilim, insanlığın ilerlemesinde vazgeçilmez bir role sahiptir. Sorgulayan, eleştiren ve yeni fikirler üreten bireylerin varlığı, toplumların gelişmesi için hayati önem taşır. Bu nedenle, düşünce özgürlüğünü korumak ve teşvik etmek, sadece bireylerin değil, tüm insanlığın sorumluluğudur. Ancak bu şekilde, bilgi arayışımız devam edebilir ve medeniyetimiz ilerleyebilir.

 

Antik Çağ

 

Pisagor (M.Ö. 570–495), antik Yunan'da yaşamış, matematik ve felsefe alanlarında çığır açan bir düşünürdür. Adını taşıyan meşhur teorem sayesinde bugün bile matematik derslerinde anılan Pisagor, aslında çok daha geniş bir etkiye sahip olmuştur. Matematikteki katkılarının yanı sıra, Pisagor kendi adıyla anılan felsefi ve dini bir hareketin de kurucusuydu. Bu hareketin merkezi, kurduğu Pisagor Kardeşliği okuluydu. Bu okul, sadece matematik değil, aynı zamanda müzik, astronomi ve etik gibi çeşitli alanlarda da eğitim veriyordu. 

 

Pisagor Kardeşliği, dönemin diğer okullarından farklı bir yapıya sahipti. Okula sadece en parlak zekalara sahip kişiler kabul ediliyordu. Dahası, okulda öğretilen bilgiler sır olarak saklanıyor, dışarıya aktarılmıyordu. Bu gizlilik ve seçicilik, okulun etrafında bir gizem oluşturuyordu. Ancak, bu seçici yaklaşım beraberinde sorunlar da getirdi. Okula kabul edilmeyen kişiler arasında hoşnutsuzluk baş göstermeye başladı. Bu hoşnutsuzluk, sonunda şiddetli bir isyana dönüştü.

 

Anlatılanlara göre, Kylon adında biri, okula kabul edilmeyince Pisagor Kardeşliği'ne karşı bir ayaklanma başlattı. Halkı yanına çekerek okula saldırdı. İsyancılar, okulun çevresini sardı, kapıları kapatıp binayı ateşe verdi. Öğrencileriyle birlikte Pisagor bu saldırıda öldürüldü. Böylece, antik dünyanın en önemli düşünce okullarından biri, şiddet yoluyla son bulmuş oldu. 2,3

 

Sokrates (M.Ö. 470–399), Antik Yunan filozofu ve Batı felsefesinin kurucularından biri olarak kabul edilir. Sokrates, yazılı bir eser bırakmamış olmasına rağmen, onun felsefi fikirleri öğrencileri Platon ve Ksenophon tarafından kaydedilerek günümüze kadar aktarılmıştır. “Kimseye hiçbir şey öğretemem, sadece onların düşünmelerini sağlayabilirim" diyerek, "Bilgiyi aktarmak değil, düşünmeyi öğretmek" anlayışıyla tanınan Sokrates, "kendini tanı" ilkesiyle insanları içsel bir sorgulamaya yönlendirmiştir. Ancak, geleneksel tanrılara inanmayı reddetmesi ve gençleri bu yönde etkilemesi nedeniyle Atina'da dinsizlikle suçlanarak idama mahkûm edilmiştir. İdamından önce vedalaşmak için yanına gelen eşi, "Ah, bu kötü adamlar seni haksız yere öldürecekler" diye ağlamış, buna karşılık Sokrates, "Evet, haksız yere öldürecekler, haklı yere öldürseler daha mı iyiydi?" diye cevap vermiştir. Zakkumdan yapılan zehirli bir içecek ile idam edilmiştir. 2,4

 

Hypatia (370–415), Antik Çağ'ın en seçkin bilim insanlarından biri olarak tarihe geçmiştir. İskenderiye'de yaşayan bu olağanüstü kadın, matematik, astronomi ve felsefe alanlarında çığır açan çalışmalarıyla tanınır. Hypatia'nın bilimsel katkıları, kendi döneminin çok ötesine uzanan bir etkiye sahip olmuştur. Matematikte, konik kesitler üzerine yaptığı çalışmalar geometri alanında önemli ilerlemeler sağlamıştır. Astronomide, gök cisimlerinin hareketleri üzerine yaptığı gözlemler ve teoriler, daha sonraki astronomların çalışmalarına temel oluşturmuştur. Felsefede ise, Neoplatonizm akımının önde gelen temsilcilerinden biri olarak, akıl ve mantığın önemini vurgulamıştır. Hypatia'nın fikirleri, kendisinden yüzyıllar sonra yaşayan bilim insanlarını bile etkilemiştir; örneğin, Kopernik'in 800 yıl sonra ortaya koyduğu güneş merkezli evren modelinin, Hypatia'nın varsayımlarından ilham aldığı düşünülmektedir. Hypatia'nın yaşadığı dönem, Antik Çağ'ın sonlarına denk gelir ve bu dönemde İskenderiye, dini ve politik çatışmaların merkezindeydi. Paganizm ile Hıristiyanlık arasındaki gerilim, kent yaşamının her alanını etkiliyordu. Hypatia, doğayı mantık, matematik ve deney yoluyla açıklamaya çalışan bilimsel yaklaşımıyla, dönemin dini dogmalarına ters düşüyordu ve bu durum, onu tehlikeli bir konuma soktu. İskenderiye piskoposu Cyril (376-444), Hypatia'nın fikirlerini tehlikeli ve sapkın olarak nitelendirdi. 415 yılının Mart ayında, Hypatia korkunç bir saldırıya uğradı; okulunun kapısında savunmasız bir halde yakalandı, taşlandı, işkence edildi, istiridye kabuğuyla deris yüzüldü ve linç edilerek öldürülmüştür. 2,5

 

Orta Çağ (476-1453) ve Rönesans Dönemi (14. - 17. Yüzyıl)

 

İbni Sina (980-1037), daha önce geniş bir şekilde ele alınmıştır. Özetle, bilimsel çalışmaları ve sorgulamaları sonucunda sapkın (kafir) ilan edilerek sürgün hayatı yaşamıştır. 6

 

İbn Nefis (1210-1288), daha önce geniş bir şekilde ele alınmıştır. Özetle, bilimsel çalışmaları ya kendisi, sevenleri veya hasımları tarafından yok edilmiştir. Ancak, çalışmaları 1924 yılında, 700 yıl sonra yeniden keşfedilmiştir. 7

 

Roger Bacon (1220-1292), 13. yüzyılın önemli düşünürlerinden biri olarak bilinir ve bilimsel yöntemin ile deneysel bilimin erken savunucularındandır. Öğretmeni Robert Grosseteste (1175 -1253) ile birlikte bu bilimsel yaklaşımın Avrupa'da yayılmasına öncülük etmiştir. Bacon, İbn-i Sina'nın eserlerinden etkilenmiş ve onu Aristoteles'ten sonraki en büyük filozof olarak görmüştür. Bilimsel yöntemi ve deneysel bilimin önemini vurguladığı "Büyük Eser (Opus Majus)" adlı çalışmasında bu konuları detaylı bir şekilde ele almıştır. 2,8

 

Zamanının çok ötesinde fikirler üreten Bacon, denizaltı, otomobil ve uçak gibi modern araçları öngörmüştür.Ona göre, insan gücüne bağımlı olmadan hareket edebilen seyir makineleri, hayvan gücüne ihtiyaç duymadan çalışan arabalar ve uçan makineler mümkündü. 8 Roger Bacon, 13. yüzyılda "Perspectiva (Perspektif yani optik)" adlı eserinde şöyle yazdı: "En küçük toz ve kum parçacıklarını, onları görebileceğimiz açının büyüklüğü nedeniyle sayabiliriz." Bu, mikroskobik gözlemin erken bir öngörüsü olarak kabul edilebilir. 14

 

Bacon, bilimsel ilerlemenin önündeki engelleri şöyle sıralamıştır:

 

  • Otoriteye körü körüne bağlılık
  • Skolastik gelenek (bilgiyi dogmalara uydurmaya çalışan yaklaşım)
  • Eğitim yetersizliği
  • İnsanların cahilliklerini gizleme eğilimi

 

Bacon’ın ilerici fikirleri, dönemin otoriteleriyle çatışmasına yol açmış ve dini ile siyasi yetkililerle sürekli tartışmalara neden olmuştur. Bu tartışmalar sonucunda 14 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.

 

Nikolas Kopernik (1473-1543), Polonyalı astronom ve matematikçi, "De revolutionibus orbium coelestium" (Göksel Kürelerin Devinimleri Üzerine) adlı eserinde, yer merkezli evren modelini reddederek, Güneş'in merkezde olduğu heliosentrik modelini önermiştir. Bu devrimci görüş, dönemin dini otoriteleri tarafından baskıya uğramış ve ancak Kopernik'in ölümünden hemen önce, 1543'te yayımlanabilmiştir. Eser, gezegenlerin Güneş etrafında döndüğünü savunarak astronomi tarihinde önemli bir dönüm noktası yaratmış, ancak dini doktrinlerle çeliştiği için uzun süre gizli kalmak zorunda kalmıştır. Kopernik, ölüm döşeğinde bu cesur çalışmasını yayımlayarak bilim dünyasına sunmuştur. 2,9

 

Michael Servetus (1511-1553), daha önce geniş bir şekilde ele alınmıştır. Özetle, bilimsel çalışmaları ve teolojik görüşleri nedeniyle diri diri yakılmış. 2,10 

 

Giordano Bruno (1548-1600), Rönesans döneminin en cesur düşünürlerinden biri olarak kabul edilir.  Aristoteles (M.Ö. 384-322),'in kapalı evren anlayışına meydan okuyarak, Kopernik'in  heliosentrik (güneş merkezli) teorisini destekleyen ilk filozoflardan biriydi. Evrenin sonsuz ve eş dağılımlı (homojen) olduğunu ve evrende, dünyanın dışında birçok gezegenin var olduğunu ileri sürerek, dönemin bilimsel ve dini görüşlerine meydan okudu. Bu görüşleri nedeniyle 1600 yılında Roma Katolik Kilisesi'nin Engizisyon mahkemesinde yargılanıp sapkınlıkla (kafirlikle) suçlandı. Tövbe etmesi için yapılan işkencelere karşın, görüşlerinden ödün vermedi ve ölüme mahkum edildi. 

 

"Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar." diyen Bruno, kendisine ölüm kararını bildiren yargıca, "Ölümümü bildirirken benden daha çok korkuyorsunuz." diyerek cevap vermiştir. 

 

Evrenin sonsuzluğunu ve birliğini savunan Bruno, Orta Çağ felsefesindeki gök ile yer ayrımını reddetti ve Tanrı ile evrenin aynı gerçekliğin iki farklı yönü olduğunu kabul etti. Ona göre, her şey Tanrı'nın gücünün bir yansımasıdır. "Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ile karanlık arasındaki, bilim ile cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım." Kendi ifadesiyle, bilim ile cehalet arasındaki savaşta her zaman aydınlığın tarafında yer aldı ve bu yolda karşılaştığı zorluklara rağmen düşüncelerini açıkça ifade etmekten çekinmedi.

 

Roma’da, konuşamaması için yüzüne demir maske geçirilip diri diri yakılarak idam edildi. Ayrıca, 1609’da kendi teleskopunu yaparak Venüs’ün evrelerini gözlemleyip, Jüpiter’in dört büyük uydusunu keşfederek gökbilimde devrim yarattı. 2,11

 

Galileo Galilei (1564-1642), astronomi, matematik ve fiziğe önemli katkılarda bulunan bir İtalyan bilim insanıdır. O dönemde kabul gören Ptolemaik dünya sistemi yerine, güneş merkezli Kopernik modelini savundu. Ptolemaik model, Dünyanın evrenin merkezi olduğunu öne süren bir yermerkezli (geosantrik) modeldi. 

 

Dini kaynaklarda dünya merkezli evren modelinin kabul edildiği bir dönemde, "İki Ana Dünya Sistemi Üzerine Diyalog" (Dialogo sopra i due massimi sistemi del mondo) kitabında güneş merkezli evren modelini savunduğu için Engizisyon tarafından yargılanmış, "dinsiz" (kafir) ilan edilmiş ve itibarı zedelenmiştir. Galileo, eserlerinden caydırılmaya zorlanmış, tövbe etmeye ve hayatının geri kalanını ev hapsinde geçirmeye mahkum edilmiştir. Mahkeme kararını duyduktan sonra "Yine de dönüyor (Eppur si muove)" sözleriyle bilim ve gerçeklerin inanç sistemleri karşısındaki bağımsızlığını ve direncini simgelemiştir. Bu sözler, zamanla bilimin otoriteye karşı duruşunun bir simgesi haline gelmiştir. 2,12

 

Galileo  1609 yılında optik çalışmalarını sürdürürken, teleskop teknolojisini farklı bir alanda kullanmaya karar verdi. "Occhiolino" (İtalyanca'da "küçük göz" anlamına gelir) adını verdiği yeni bir cihaz geliştirdi. Bu cihaz, aslında mikroskobun erken bir örneğiydi.

 

İlk occhiolino, iki mercekten oluşuyordu: bir bi-konveks objektif lens ve bir bi-konkav oküler lens. Bu tasarım, Galileo'nun teleskoplarındaki lens düzenlemesine benziyordu, ancak çok küçük nesneleri incelemek için optimize edilmişti.

 

Galileo, cihazını sürekli geliştirdi ve 1624 yılına gelindiğinde, occhiolino üç bi-konveks mercek kullanan daha gelişmiş bir versiyona dönüşmüştü. Bu yeni tasarım, yaklaşık 30 kat büyütme sağlıyordu. Her ne kadar bu büyütme oranı, Galileo'nun teleskoplarının sağladığı büyütmeden daha az olsa da, küçük nesneleri incelemek için yeterliydi.

 

İlginç bir şekilde, Galileo, bu yeni cihazla böcekleri incelemeye büyük ilgi gösterdi. Gökyüzündeki uzak cisimleri gözlemlemesiyle tanınan bilim insanı, mikroskobik dünyaya da merak sarmıştı. Ancak, teleskopuyla görebildiği sayısız yıldız, mikroskopla incelediği böceklerden çok daha fazla ilgisini çekiyordu. 12,15

 

Modern Çağ (1978- )

 

Antoine-Laurent de Lavoisier (1743-1794), kimya biliminin öncülerinden ve "modern kimyanın babası" olarak anılan, Fransız Bilim Akademisi tarafından altın madalya ile ödüllendirilmiş bir kimyagerdir. Yanma, solunum ve asit oluşumu süreçlerinde oksijenin kritik rolünü keşfeden Lavoisier, bu buluşlarıyla kimya bilimine önemli katkılarda bulunmuştur. Metrik sistemin geliştirilmesine de katkı sağlayarak ölçüm standartlarının bilimsel temellerini atmıştır. Ayrıca, Fransa'nın bozuk vergi sistemi Ferme générale üzerinde düzeltme çalışmalarına katılmıştır. Ancak, 1789 Fransız Devrimi sırasında politik çalkantılar nedeniyle bilimsel başarıları gölgede kalmıştır. 1794 yılında, solunum üzerinde deneyler yaparken, Devrim Mahkemesi tarafından devletin gelirlerini artırmak adına aldığı kararlar ve vergi toplama konusundaki faaliyetleri nedeniyle yolsuzlukla suçlanmış ve yargıcın "Cumhuriyet'in bilginlere ve kimyacılara ihtiyacı yoktur!" şeklindeki sözleriyle 8 Mayıs 1794'te giyotinle idam edilmiştir. 2,13

 

Bilimin ilerlemesi ve gelişmesi, aklın ve bilimsel düşüncenin hâkim olmasına bağlıdır. İbn Rüşd'e (Averroes, 1126-1198) atfedilen "Akıl tahtını terk edince, vahşet hükümran olmuş" ve "Aklın ışığı söndüğünde, vahşetin karanlığı insanlığın üzerine çökmüş" sözleri, bilim ve akıl temelli düşüncenin önemini vurgular. Vittorio Alfieri'nin (1749-1803) "Akıldan başka her şey; çoğaldıkça değerinden kaybeder" ifadesi de bilimsel düşüncenin üstünlüğünü ortaya koyar.

 

Ancak, tarihin çeşitli dönemlerinde, bilimi ve bilimsel ilerlemeyi engelleyen dogmalar ve statükocu yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. John Dewey'in (1859-1952) "Uygarlığımızın geleceği, bilimsel düşünme alışkanlığımızın gitgide yayılmasına ve derinleşmesine bağlıdır" sözleri, bilimsel düşüncenin yaygınlaşması ve derinleşmesinin önemini vurgulamaktadır.

 

Tüm zorluklara rağmen, bilim, cesur ve özgür düşünen insanların adımlarıyla her zaman ilerleyecek ve gelişecektir. Bilim, akıl ve bilimsel düşüncenin hâkim olduğu bir dünyada, insanlığın refah ve ilerlemesi için vazgeçilmez bir role sahiptir.

  

Gelecek Konu: Dolaşım Sisteminin Tarihçesi - 1500'lü Yıllarda Dolaşım Sisteminin Keşfine Diğer Katkılar 

 

 

KAYNAKÇA:

 

  1. Pulmoner Arteriyel Hipertansiyonun Tarihçesi - Bölüm 1 (MÖ. - 1891) (pahssc.org.tr)
  2. Görüşleri Yüzünden Yargılanan veya Öldürülen 9 Bilim İnsanı – Sophos Akademi
  3. Pythagoras - Wikipedia
  4. Socrates - Wikipedia
  5. Hypatia - Wikipedia
  6. İbni Sina, Hekimlerin Prensi (pahssc.org.tr)
  7. İbn Nefis, Pulmoner Dolaşımı İlk Bulan Hekim (pahssc.org.tr)
  8. Roger Bacon - Wikipedia
  9. Nicolaus Copernicus - Wikipedia
  10. Servetus, Pulmoner Dolaşımının İşlevini Tanımlayan İlk Avrupalı (pahssc.org.tr)
  11. Giordano Bruno - Wikipedia
  12. Galileo Galilei - Wikipedia
  13. Antoine Lavoisier - Wikipedia
  14. Microscope | Types, Parts, History, Diagram, & Facts | Britannica
  15. Galileo's Microscope | Lens on Leeuwenhoek

 


Yazan: Kamil Hamidullah
Oluşturma Tarihi: Kamil Hamidullah / EKİM 2018
Önceki güncelleme: Kamil Hamidullah / AĞUSTOS 2024
Son güncelleme: Kamil Hamidullah / EYLÜL 2024


 

Eskişehir Web Tasarım