PAHSSc, Nadir Hastalıklar Gününü Destekliyor

DOLAŞIM SİSTEMİNİN TARİHÇESİ - 1500'LÜ YILLARDA DOLAŞIM SİSTEMİNİN KEŞFİNE DİĞER KATKILAR - 2024.09.10

Dolaşım Sisteminin Tarihçesi - 1500'lü Yıllarda Dolaşım Sisteminin Keşfine Diğer Katkılar

 

Leonardo da Vinci, görsel ifadenin gücünü vurgulayan 'saper vedere' ilkesini benimsemişti. Bilgi ve detayların zenginliğine rağmen, bir çizimin anlatabileceklerinin yazılı açıklamalarla eşleştirilemeyeceğine inanıyordu. Anatomik yapıların çizimlerini, 1490'da Pavia Üniversitesi ile başladığı işbirliği ve 1513'e kadar yaptığı çalışmalarla sürdürdü. Bu çizimler, o dönemin baskıcı engizisyonu nedeniyle büyük ölçüde toplumdan gizli tutulsa da, bilim dünyasında önemli etkiler yarattı. Leonardo'nun çalışmaları, Pavia Üniversitesi'nde kan dolaşımı teorilerinin gelişimine öncülük etti ve bu bilgiler, Padua Üniversitesi'nde daha da geliştirildi.

 

Andrea Vesalius (1514-1564), Orta Çağ'ın en tanınmış anatomistlerinden biridir. Vesalius, 1537 yılında Padova Üniversitesi'nde göreve başladı ve burada yaptığı detaylı anatomik diseksiyonlarla tanındı. En önemli eseri olan "De humani corporis fabrica libri septem" (İnsan Bedeninin Yapısı Üzerine Yedi Kitap) 1543 yılında yayımlandı ve önceki anatomistlerin hatalarını düzelterek insan vücuduna dair daha doğru bir anlayış sundu. Özellikle, meslektaşlarının hayvan modellerini insan kalp ve dolaşım sistemine uyarlamalarının yanlış olduğunu; balinalarda arteriyel ve venöz kanın karışmasını önleyen "rete mirabile" (harika ağ) mekanizmasının insanlarda bulunmadığını göstererek kanıtlamıştır. Bu bulgu, hayvan anatomisinin doğrudan insan anatomisine uygulanamayacağını açıkça ortaya koymuştur. 2 1539'da, Padua Ceza Mahkemesi hakimi Marcantonio Contarini'nin yardımıyla Vesalius, idam edilen suçluların cesetlerini incelemek için gerekli erişimi elde etti. Contarini, infazları Vesalius’un çalışmalarına uygun şekilde bazen erteleyerek Vesalius’a birçok kadavrayla çalışma fırsatı sundu. Karşılaştırmalı diseksiyonları sistematik olarak tekrarlayarak, Galen'in anatomik bilgilerindeki tutarsızlıkları ortaya çıkardı. 1539 yılına gelindiğinde, elde ettiği somut kanıtlarla Galen'in teorilerine açıkça karşı çıkabilecek duruma geldi. Galen'in insan anatomisi olarak sunduğu bilgilerin aslında maymun anatomisine ait olduğunu gösterdi ve Galen'in çalışmalarında 200'ü aşkın hatayı tespit edip düzeltti. 3 

 

Vesalius, "Fabrica" adlı eserinin 1543 yılındaki ilk baskısında Vesalius, M.S. 2. yüzyılda yaşamış olan Galen'in görüşlerini takip ederek, kalbin sağ ve sol karıncıkları arasındaki duvar olan interventriküler septumda delikler olduğunu düşünüyordu. Bu, o dönemde yaygın olarak kabul edilen hatalı bir görüştü. Ancak, 1559 yılında İtalyan anatomist Matteo Realdo Colombo, bu septumda aslında hiç gözenek olmadığını keşfetti. Bu yeni bilgi ışığında Vesalius, kendi gözlemlerini yeniden değerlendirdi ve kalp anatomisi hakkındaki önceki yanılgısını düzeltti.

Vesalius'un kalp anatomisine bir diğer önemli katkısı da terminoloji alanında olmuştur. Sol kulakçık (atriyum) ile sol karıncık (ventrikül) arasındaki kapakçığa 'mitral kapak' ismini veren odur. 'Mitral' kelimesi Latince kökenlidir ve "piskopos başlığı şeklinde" anlamına gelir. Bu isim, kapakçığın şeklinin bir piskopos başlığına benzemesinden dolayı verilmiştir. 2  

  

Matteo Realdo Colombo (1515-1559), 16. yüzyılın önemli İtalyan anatomistlerinden biridir. 1559 yılında yayınladığı "De re anatomica libri XV" (Anatomi Üzerine On Beş Kitap) adlı eseriyle tıp tarihinde önemli bir yer edinmiştir.

 

Colombo, bu eserinde döneminin ünlü anatomisti Andreas Vesalius'un bazı görüşlerini düzeltmiş ve tamamlamıştır. Özellikle böbreklerin anatomik konumunu Vesalius'tan daha doğru bir şekilde tanımlamıştır. Ancak Colombo'nun en önemli katkısı, küçük kan dolaşımı (pulmoner dolaşım) hakkındaki açıklamalarıdır. Colombo, kanın sağ ventrikülden pulmoner artere, oradan akciğerlere gittiğini, akciğerlerde inceldiğini ve havayla karıştığını, sonra da pulmoner venler aracılığıyla sol ventriküle döndüğünü açıklamıştır. Bu açıklama, küçük kan dolaşımının ilk doğru tanımlamalarından biri olarak kabul edilir. Ayrıca, daha önce Michael Servetus'un da dikkat çektiği gibi, pulmoner arterin genişliğine vurgu yapmıştır.

 

Önemli bir nokta olarak, Colombo eserinde kalbin interventriküler septumunda gözeneklerin varlığından hiç bahsetmemiştir. Bu, o dönemde yaygın olan yanlış bir inanışı düzeltme yolunda önemli bir adımdır. Böylece Galen'in kalbin interventriküler septumunda gözenekler olduğu teorisine son vermiştir. 2 

 

Colombo'nun çalışmalarının kaynakları konusunda bazı tartışmalar vardır. Michael Servetus'un 1546'da Padova'ya bir kitap taslağı gönderdiği bilinmektedir, ancak Colombo'nun bu taslağı görüp görmediği kesin değildir. Benzer şekilde, daha önce küçük kan dolaşımını tanımlayan İbn-i Nefis'in çalışmalarından haberdar olup olmadığı da belirsizdir. 2  

 
Sonuç olarak, pulmoner dolaşımın keşfi tarih boyunca yaşanan engellere rağmen nihayet kaydedilmiştir. Pulmoner dolaşımın keşfi, tıp tarihinde uzun ve karmaşık bir süreci kapsar. Bu süreçte birçok bilim insanının katkıları önemli rol oynamış, ancak çeşitli engeller ve talihsizlikler keşfi geciktirmiştir. İşte bu sürecin ana dönemeçleri:

 

  1. Antik Dönem: Yunanlı hekim Erasistratus (MÖ 304-250), arterlerin hava taşıdığını düşünse de, kalp kapakçıklarının tek yönlü çalıştığını fark etmişti. Bu, dolaşım sisteminin anlaşılmasında ilk adımlardan biriydi.
  2. Orta Çağ: 13. yüzyılda yaşamış Arap hekim İbn-i Nefis, küçük kan dolaşımını ilk kez doğru şekilde tanımladı. Ancak çalışmaları uzun süre Batı dünyasında bilinmedi ve kayboldu.
  3. Rönesans Dönemi:
    • Leonardo da Vinci (1452-1519), tıp eğitimi olmamasına rağmen, yaptığı anatomik çizimlerle pulmoner dolaşıma oldukça yaklaşmıştı.
    • Michael Servetus (1511-1553), 1546'da pulmoner dolaşımı açıklayan bir kitap taslağı hazırladı ve Padova'ya gönderdi. Ancak dini görüşleri nedeniyle 1553'te diri diri yakılarak idam edildi ve çalışmaları yasaklandı.
  4. 16 Yüzyıl Sonu: Realdo Colombo (1516-1559), 1559'da yayınlanan "De Re Anatomica" adlı eserinde pulmoner dolaşımı detaylı bir şekilde anlattı. 

 

Antonio di Paolo Benivieni (1443–1502)'nin 1507 yılında yaptığı çalışmalar dışında, çok az bilim insanı insanlarda anatomopatolojik anormalliklere yeterince dikkat etmişti. Colombo, ilginç bir şekilde, muhtemelen dekompanse kronik kalp yetmezliğine ikincil olarak gelişen hidrotoraks (kronik kalp yetmezliğinin neden olduğu sıvı birikimi), bakteriyel endokardit (kalp kapaklarının iltihabı), miyokard enfarktüsü (kalp krizi) ve kronik perikardit (kalp zarının iltihabı) gibi kalp anormalliklerini tanımlamıştır. 2 

 

Amatus Lusitanus (1511-1568), gerçek adıyla João Rodrigues de Castelo Branco, kan dolaşımındaki kapakçıkların işlevini keşfettiği için kan dolaşımının bulunmasında katkısı olan Protekiszli hekim, 1551 yılında azygos damarında kapakçıkların varlığını tanımlamış, ancak bu yapıların anatomik önemine dair yanlış açıklamada bulunmuştur. 2    

 

Hieronymus Fabricius ab Aquapendente (1533-1619) ise 1603'teki yılında yayımladığı 'De venarum ostiolis (Toplardamar Kapakçıkları Üzerine)' adlı eseriyle, kan dolaşımı hakkındaki anlayışımızı derinden etkileyecek önemli gözlemler ortaya koydu. Fabricius, bu çalışmasında insan vücudundaki toplardamar kapakçıklarını detaylı bir şekilde inceledi. Bu kapakçıkların varlığı daha önce de biliniyordu, ancak Fabricius, bunların yapısını ve işlevini sistematik bir şekilde araştıran ilk kişi oldu. Neredeyse tüm vücutta bulunan bu kapakçıkların anatomik özelliklerini ayrıntılı olarak tanımladı.

 

Gözlemlerine dayanarak, Fabricius bu kapakçıkların temel işlevinin kanın geri akışını engellemek olduğunu öne sürdü. Bu, kan dolaşımının anlaşılması yolunda önemli bir adımdı. Ancak, Fabricius'un teorisi bazı sınırlamalara sahipti. O, bu kapakçıkların kanın geri akışını sadece kısmen engellediğini düşünüyordu. Ayrıca, dönemin yaygın inancına uygun olarak, kanın bir kısmının toplardamarlar aracılığıyla dokulara dağıtıldığını öne sürüyordu. 2 

 

Fabricius, kanın vücutta sürekli bir döngü halinde dolaştığı fikrini henüz kavramamıştı. Buna rağmen, Fabricius'un çalışması, kan dolaşımının anlaşılmasında önemli bir dönüm noktası oldu. Onun gözlemleri ve teorileri, daha sonra öğrencisi William Harvey gibi bilim insanlarının kan dolaşımını tam olarak açıklamalarına zemin hazırladı.

 

15. yüzyılın sonlarından 17. yüzyılın başlarına kadar uzanan dönem, insan anatomisi ve fizyolojisi alanında büyük ilerlemelere sahne oldu. Bu süreç, Leonardo da Vinci'nin detaylı anatomik çizimleriyle başladı. Leonardo’nun çizimleri, "Bir resim bin kelimeye bedeldir" ifadesinin somut bir örneğ oldu. İnsan vücudunun karmaşık yapısını görsel olarak anlamada devrim yarattı.

 

Leonardo'nun açtığı yoldan ilerleyen bilim insanları sonraki nesil bilim insanlarına ilham kaynağı oldu. 16. yüzyılda, kilise ve devlet otoritelerinin insan kadavraları üzerinde diseksiyon yapılmasına izin vermesiyle birlikte, anatomi çalışmaları hız kazandı. Bu yeni imkanlarla donanmış araştırmacılar, özellikle insan vücudundaki en gizemli sistemlerden biri olan kan dolaşımını anlamaya yoğunlaştılar. Pavia Üniversitesi'nde çalışan Realdo Colombo ve Andrea Cesalpino, kanın vücutta nasıl hareket ettiğine dair yeni teoriler geliştirdiler. Bu çalışmalar, komşu Padua Üniversitesi'nde Fabrizio Acquapendente tarafından daha da ileri götürüldü.

 

Ne var ki, dönemin siyasi ve dini baskıları nedeniyle, bu önemli buluşların çoğu gizli tutulmak zorunda kaldı. Bilim insanları, çalışmalarını dar bir çevre içinde paylaşabildiler. Bu gizlilik, bir yandan bilginin yayılmasını engellerken, diğer yandan da bu üniversiteleri anatomi ve fizyoloji çalışmaları için çekim merkezi haline getirdi.

 

Bu bilimsel birikimin doruk noktası, William Harvey'nin çalışmalarıyla geldi. Cambridge Üniversitesi'nden genç bir öğrenci olan Harvey, 1600'lerin başında Padua'ya gelerek Acquapendente'nin öğrencisi oldu. 1602'de buradan mezun olan Harvey, hocasından öğrendiklerini ve Padua'daki bilimsel atmosferi İngiltere'ye taşıdı.

 

Harvey, daha sonraki yıllarda kan dolaşımı konusunda yaptığı çığır açan çalışmalarla tıp tarihinde bir dönüm noktası olacaktı.

 

Gelecek Konu: Dolaşım Sisteminin Tarihçesi -13- Harvey, Dolaşım Sistemini Keşfetti 

 

 

KAYNAKÇA:

 

  1. Pulmoner Arteriyel Hipertansiyonun Tarihçesi - Bölüm 1 (MÖ. - 1891) (pahssc.org.tr)
  2. Development of Anatomophysiologic Knowledge Regarding the Cardiovascular System: From Egyptians to Harvey - PMC (nih.gov) - 2014
  3. Andreas Vesalius - Wikipedia

 


Yazan: Kamil Hamidullah
Oluşturma Tarihi: Kamil Hamidullah / EKİM 2018
Önceki güncelleme: Kamil Hamidullah / AĞUSTOS 2024
Son güncelleme: Kamil Hamidullah / EYLÜL 2024


 

Önceki Konu: Dolaşım Sisteminin Tarihçesi - Özgür Düşüncenin Bedeli ve Bilimin Cesur Yüzleri

 

 

#PulmonerHipertansiyon #DolaşımSistemi #PAHSSc

Eskişehir Web Tasarım