İdiyopatik Pulmoner Fibrozis (iPF) Nedir?
İPF'den bahsetmeden önce pulmoner fibrozisi açıklamak gerekir.
Pulmoner fibrozis, (akciğer sertleșmesi) alveol olarak adlandırılan hava keselerinin duvarlarının çeșitli nedenlerle sertleșmesi ve kalınlașması sonucu olușan bir grup akciğer hastalığını tanımlar. Bu sertleșme ve kalınlașma sonucu olușan hasar alveollerde yara izine benzer bir görünüme neden olur ve buna skarlașma denir. Skarlaşma, akciğer dokusu kalınlaşırır. Akciğer dokusu kalınlaştıkça, akciğerlerden kan dolaşım sistemine oksijenin geçişi zorlaşır. Bu durum, beyin, kalp ve diğer organların, uygun şekilde çalışmaları için ihtiyaç duydukları oksijeni alamamalarına neden olur.
Makaleyi okurken karşılaştığınız bilemediğiniz tıbbi bilgiler için lütfen sizin için hazırladığımız, özet bilgiler için "SÖZLÜK veya ayrıntılı bilgiler içim "Pulmoner Hipertansiyonda Yer Alan Aktörler" bölümümüzü tıklayarak inceleyiniz.
Akciğerde bu hasarı başlatan sebepler bazen bulunabilmesine karşın çoğunlukla belirlenemez. Bazı özel radyolojik ve/veya patolojik bulgulara rağmen nedeni saptanamayan akciğer sertleşmesine "idiyopatik pulmoner fibrozis (İPF)" denir. İdiopatik pulmoner fibrozis, ciddi, ilerleyici ve akciğerlerde kalıcı hasara neden olan nadir bir akciğer hastalığıdır. Genellikle ileri yaşlarda görülmesi ve akut alevlenmeler gösterebilmesi nedeniyle, tanı aldıktan sonra akciğer nakli için uygun kriterlere sahip hastaların takiplerinin Akciğer Nakli Merkezleri ile birlikte yürütülmesi önemlidir. Ülkemizde 65 yaş ve üzerine yeterli organ bağışı sağlanamadığından, akciğer nakli genellikle uygun bulunmazken, uygun akciğerin bulunabilmesi için bekleme süresi 5 yılı aşmaktadır.
IPF'ye ne neden olur?
Bilim adamları, neden bazı insanların IPF'ye yakalandığını tam olarak bilmiyorlar ancak bunun, kişinin genleri ve yaşamı boyunca akciğerlerine soluduğu şeylerin bir bileşiminden kaynaklandığı düşünülüyor. Bazı araştırmalar, IPF'nin, akciğerlerin erken yaşlanmasının bir şekli olduğunu göstermektedir.
IPF Kimlerde görülür?
Öncelikle nadir hastalık olan İPF, bulaşıcı bir hastalık değildir. Türkiye'de görülme sıklığının diğer Avrupa ülkeleri ile benzer olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizde toplam 20 bin İPF’li hasta bulunmaktadır. Kanıtlanmış bir nedeni olmamakla birlikte, aşağıdaki etkenler İPF görülme sıklığını artırmaktadır.
IPF'nin belirtileri nedir?
IPF'nin kendine özgü dışarıdan gözlemlenen bir belirtisi yoktur. Bu belirtiler birçok hastalıkta bir arada görülebilen belirtiler olduğu için tanı almasını zorlaştırır. Bu nedenle nefes darlığı, birçok önemli hastalığın belirtisidir. Lütfen hafife almayın.
IPF nasıl tanı alır?
Öncelikle, IPF'nin kesin bir tedavisi yoktur. IPF nadir görülen bir hastalıktır ve nedenleri bilinmediği için sonuçlarıyla birlikte deneyimli ve birden fazla klinikle eşgüdüm içerisinde takip edilmesi gerekir. Bütün nadir pulmoner hipertansiyon hastalıklarında olduğu gibi, IPF de öncelikle yanlış tanı alabilir. İlk başlardaki belirtiler hafiftir ve çoğu zaman hasta bu belirtileri önemsemez; nasıl olsa geçer ya da yaşlılık gibi bir bahane bulur. Belirtiler belirgin olmadığı ve nadir bir hastalık olduğu için doktorun aklına hemen IPF olasılığı gelmez. Çoğu zaman astım ya da KOAH ile karıştırılabilir. Belirtilerin devamlılığı ya da ilerlemesiyle hasta doğru tanı alana kadar doktor doktor gezmeye başlar. Bu süreçte yanlış tanılar elenir ve belki de en son bu tanıyı alır, ancak erken tanı ve tedaviye erişim için çok önemli bir zamanı kaybetmiş olabilir. Her hastalıkta olduğu gibi, erken teşhis IPF için de önemlidir.
Hastalığın doğru ve hızlı tanı alabilmesi için göğüs hastalıkları, romatoloji ve radyoloji bölümlerinin birlikte süreci değerlendirmeleri çok önemlidir. Bu yapıya multidisipliner yaklaşım denir.
İPF tanısı aslında bir dışlama tanısıdır. Hastalığın akciğerde oluşturduğu sertleşmeyi yapabilecek diğer nedenlerin multidisipliner yaklaşımla elenmesi ve İPF’ye özgü bulguların tespit edilmesi tanı için yeterli.
testlerini takiben tanı alır.
IPF nasıl tedavi edilir?
Uzun yıllardır İPF için etkin bir tedavi arayışı sürmektedir.
A- Alternatif Tedavi Seçenekleri ve Bitkisel, Doğal Tedaviler
Böyle bir tedavi seçeneği kesinlikle yoktur! Size böyle tedaviler pazarlamaya, satmaya çalışanlar kesinlikle umut tacirleridir. Sizin tek bir hayatınız var. Onlardan kesinlikle uzak durunuz. Hastalığınızı öğrenin ve kendinizi geliştirin. Hayatınıza sahip çıkın!
B- Önleyici Tedaviler
C- İlaç Tedaviler
D- Cerrahi Tedaviler
IPF alevlenme nedir?
IPF'nin ciddi komplikasyonlarından biri, akut alevlenme yaşamaktır; bu, belirtilerinizin kısa bir süre içinde hızla kötüleşmesidir. Belirtilerinizin hızla kötüleştiğini düşünüyorsanız mümkün olan en kısa sürede doktorunuza başvurmalısınız. Doktorunuz veya sağlık uzmanınız bu komplikasyon açısından sizi inceleyecek ve gerekirse destekleyici tedavi almanız için hastaneye yatıracaktır. Ne yazık ki, halen IPF'nin akut alevlenmesi için kanıtlanmış iyi bir tedavi mevcut değildir.
Hipokrat, (Hippocrates; MÖ. 460-355)
M.Ö. 400 - Çomak Parmak
Hipokrat, geleneksel tıbbın babası olarak kabul edilen ve yaşam tarihleri kesin olarak bilinen önemli bir tarihsel figürdür. Tıp tarihinde birçok önemli gözlem ve tanımlamanın öncüsü olan Hipokrat, "çomak parmak" olarak bilinen bir belirtiyi ilk kez tanımlamıştır. "Çomak parmak", tırnakların bombeleşmesi ve parmak uçlarının şişkinleşmesi ile karakterize bir durumdur. Bu belirti, Hipokrat'ın adına atfen "Hipokratik parmaklar" olarak da anılmaktadır. Hipokrat'ın bu gözlemi, tıp tarihinde önemli bir yere sahiptir çünkü çomak parmak, sonraki yüzyıllarda yapılan araştırmalarda çeşitli hastalıklarla, özellikle kalp ve akciğer rahatsızlıklarıyla ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle, pek çok hastalığın tarihsel seyrinde ve tıbbi literatürde, çomak parmak belirtisinden bahsedilirken Hipokrat'a atıfta bulunulur. Bu, hem Hipokrat'ın tıp alanındaki öncü rolüne bir saygı göstergesi hem de tıbbi gözlemlerin tarihsel sürekliliğinin bir örneğidir. 3
1- Dominic John Corrigan (02.12.1802-01.02.1880) - Akciğer Sirozu
1838
1838 yılında Corrigan, tarihte ilk kez 'Akciğer Sirozu' terimini kullanarak, bugün İdiyopatik Pulmoner Fibrozis (IPF) olarak bilinen hastalığın varlığından bahsetmiştir. 1
Dublin'in en fakir sakinlerinin çoğuyla çalışmış olan Dr. Corrigan, her ne kadar Dr. Victor Eisenmenger gibi bir dünya savaşı başlatamamış olsa da kalp ve akciğer hastalıkları konusunda uzmanlaşmış, bu konuda dersler vermiş ve özellikle Büyük İrlanda Kıtlığı döneminde gösterdiği 4 başarılar nedeniyle 1847'de Kraliçe Victoria'nın kişisel doktoru olarak atanan ilk İrlandalı ve Katolik hekim olmuştur. 5 1849'da Trinity College Dublin'in fahri doktor unvanını almıştır. 5 1846 yılında, tıp alanındaki başarılarına rağmen, Katolik inancı nedeniyle İrlanda Kraliyet Hekimler Koleji'ne üyelik başvurusu zorluklarla karşılaşmıştır. Bu, o dönemde İrlanda'da hala var olan dini ayrımcılığın açık bir göstergesiydi. Ancak, bu muhalefeti aşmak için yaratıcı bir yol bulmuştur. 1855 yılında, yeni mezun genç doktorlarla birlikte kolejin giriş sınavına girerek üyelik için tekrar başvurmuştur. Bu stratejisi başarılı olmuş ve 1856 yılında nihayet kolejin üyesi olmayı başarmıştır. 5 1859'da cumhurbaşkanı seçilmiş ve bu görevi üstlenen ilk Katolik olmuştur; eşi benzeri görülmemiş şekilde dört kez yeniden cumhurbaşkanı seçilmiştir. 5 1866'da baronet unvanını almıştır. 7 Ayrıca, 1870'ten 1874'e kadar Avam Kamarası'nda Dublin'i temsil etmiştir. 7
Dr. Dominic John Corrigan, 19. yüzyıl tıbbına çok yönlü katkılarıyla damgasını vuran öncü bir İrlandalı hekimdi. Onun çalışmaları, kardiyolojiden pulmoner tıbba kadar geniş bir yelpazede etkili oldu.
1838 yılında, Corrigan tıp literatürüne çığır açan bir katkıda bulundu. 'Akciğer Sirozu' terimini ilk kez kullanarak, bugün İdiyopatik Pulmoner Fibrozis (IPF) olarak bilinen hastalığı tanımladı. Bu, akciğer hastalıkları alanında önemli bir dönüm noktasıydı ve Corrigan'ın adını pulmoner tıp tarihine kazıdı.
Kardiyoloji alanında da önemli izler bırakan Corrigan, özellikle aort kapak yetmezliği üzerine yaptığı detaylı gözlemlerle tanındı. Bu hastalıkta görülen karakteristik nabız paterni, tıp literatüründe 'Corrigan nabzı' olarak yer edindi. Bu nabız, hızlı yükselip aniden düşen, adeta 'çöken' bir özellik gösterir.
Corrigan'ın tıbba katkıları, onun adıyla anılan çeşitli eponimlerde yaşamaya devam ediyor: 7,5,4
Akciğer sirozu çalışması, kardiyoloji alanındaki buluşları ve diğer katkıları, Corrigan'ı sadece kendi döneminin değil, tüm tıp tarihinin önemli figürlerinden biri haline getirdi. Onun detaylı gözlemleri ve analitik yaklaşımı, günümüz tıp pratiğinde hala yol gösterici olmaya devam ediyor.
Dr. Corrigan'ın mirası, tıp öğrencilerine ve hekimlere, dikkatli gözlem ve analitik düşünmenin önemini hatırlatmaktadır. Onun adı, İrlanda tıp tarihinin en parlak isimlerinden biri olarak anılmaya ve modern tıbba ilham vermeye devam edecektir.
2- William Osler (1849-1912) - kronik interstisyel pnömoni
1893
Corrigan'ın tanımı, 1893 yılına kadar geçerli oldu; William Osler, "Tıp İlkeleri ve Uygulaması (Principles and Practice of Medicine)" adlı metinde bunu kronik interstisyel pnömoni olarak yeniden adlandırdı ancak alt başlık olarak akciğer sirozu ifadesini korudu. 1
Osler'in en önemli katkılarından biri, 'Tıbbın İlkeleri ve Uygulaması' adlı ders kitabıydı. Bu eser, tıp tarihinde bir dönüm noktası oldu. Kitabında, geçmişten gelen tıbbi bilgileri modern bilimsel anlayışla harmanlayarak, hem öğrenciler hem de pratisyen hekimler için değerli bir kaynak oluşturdu. 8
Osler'in alçakgönüllülüğü ve tıp tarihine olan saygısı, onun büyüklüğünün bir başka göstergesiydi. Kendi yazdığı 'Tıbbın İlkeleri ve Uygulaması' adlı ders kitabı, yayımlandığı günden itibaren tıp eğitiminde çığır açmış ve uzun yıllar boyunca temel başvuru kaynağı olarak kullanılmıştı. Ancak Osler, kendi eserinin başarısına rağmen, tıp tarihindeki diğer büyük isimlerin katkılarını her zaman takdir etmekten çekinmedi.
Özellikle, 11. yüzyılda yaşamış büyük İslam bilgini İbn-i Sina'ya (Latince adıyla Avicenna) olan hayranlığını açıkça dile getirdi. Osler, İbn-i Sina'nın 'El-Kanun fi't-Tıb' (Tıbbın Kanunu) adlı eserini "şimdiye kadar yazılmış en ünlü tıp ders kitabı" olarak nitelendirdi. Bu ifade, Osler'in kendi eserinin popülerliğinin zirvesindeyken bile, tıp tarihine olan derin saygısını ve objektif bakış açısını gösteriyordu. 8
Dahası, Osler İbn-i Sina'nın eserinin önemini vurgularken, "Tıbbın Kanunu'nun diğer tüm eserlerden daha uzun süre tıbbi bir İncil olarak kaldığını" belirtti. Bu sözler, Osler'in sadece kendi döneminin tıbbına değil, tıbbın tarihsel gelişimine de ne kadar değer verdiğini gösteriyordu. 8
Osler'in öğretim yöntemi, karmaşık tıbbi konuları ve nadir hastalıkları anlaşılır hale getirmesiyle ünlüydü. Özellikle hasta başı eğitimine verdiği önem, tıp eğitiminde yeni bir çığır açtı. Bu yaklaşım, teorik bilgiyi pratik uygulamayla birleştirerek, öğrencilerin daha etkili öğrenmesini sağladı. 8
Tıp literatürüne yaptığı katkılar sonucunda, birçok hastalık, belirti ve semptom Osler'in adıyla anılmaya başladı. Örneğin, Osler nodülleri (endokardit belirtisi), Osler-Weber-Rendu sendromu (herediter hemorajik telanjiektazi) ve Osler triadı (endokardit tanısında kullanılan üç ana belirti) bunlardan bazılarıdır. 8
Dr. Osler'in mirası, sadece kendi dönemini değil, günümüz tıp eğitimini ve uygulamasını da derinden etkilemiştir. Onun bütüncül yaklaşımı, hastayı merkeze alan bakış açısı ve sürekli öğrenmeye verdiği önem, modern tıbbın temel prensipleri haline gelmiştir. 8
William Osler'in çalışmaları ve felsefesi, tıp dünyasında 'Oslerianizm' olarak bilinen bir akımın doğmasına yol açmıştır. Bu akım, hümanist değerleri tıp uygulamasıyla birleştirerek, hem bilimsel hem de etik açıdan mükemmelliği hedefler."
Bu versiyon, Dr. Osler'in kariyerini, katkılarını ve mirasını daha kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Onun tıp eğitimine ve uygulamasına getirdiği yenilikleri, yazdığı önemli eseri ve adıyla anılan tıbbi terimleri vurguluyor. Ayrıca, Osler'in modern tıp üzerindeki kalıcı etkisini de belirtiyor.
Not: Oslerianizm,” tıp alanında bir terimdir ve genellikle Sir William Osler’in (1849–1919) çalışmalarıyla ilişkilendirilir. Osler, Kanadalı bir doktordu ve modern tıp eğitimi ve uygulamasında önemli bir rol oynamıştır. İşte Oslerianizm hakkında bazı temel bilgiler: 9
Oslerianizm, tıp eğitimi ve uygulamasında insan odaklı, klinik becerilere dayalı ve empatik bir yaklaşımı ifade eder. Bu prensipler, günümüzde de tıp alanında önemli olarak kabul edilmektedir.
Louis Virgil Hamman (1877-1946) ve Arnold Rice Rich (1893-1968)
1944
1944 yılında Louis Virgil Hamman ve Arnold Rice Rich, akciğerin diffüz interstisyel fibrozunu tanımlayan bir makale yayınladılar. Alveolar interstisyumun kalınlaşmasını ve akciğerde yoğun fibrotik skar dokusu alanını tanımladılar. 26
3- Laurence L. Robbins (1911- 1980) - İdiyoparik Pulmoner Fibrozis (iPF)
1948
1948 yılında Laurence L. Robbins, akciğer röntgenlerinde nedeni bilinmeyen akciğer dokusu sertleşmesi (fibrozis) gösteren hastaları tanımlamak için ilk kez "İdiyopatik Pulmoner Fibrozis (IPF)" terimini kullandı. 1
O dönemde, akciğer fibrozisinin enfeksiyonlar, meslek hastalıkları, radyasyon tedavisi ve romatoid artrit gibi otoimmün hastalıklarla ilişkisi biliniyordu. Ayrıca, İPF'nin bazı ailelerde genetik olarak ortaya çıktığı da keşfedilmişti. 1
Çoğu hastada belirgin nedenler bulunamadı. Bu nedenle, İdiyopatik Pulmoner Fibrozis (İPF) terimi, olağan interstisyel pnömoni ve spesifik olmayan interstisyel pnömoni gibi farklı alt tipleri kapsayan genel bir terim olarak kullanıldı. Ayrıca, "idiyopatik interstisyel pnömoni" ve "kriptojenik fibrozan alveolit" gibi diğer terimler de bu hastalığı tanımlamak için kullanılıyordu.
1976'da, Dr. Ronald G. Crystal ve ekibi "İdiyopatik Pulmoner Fibrozis: Klinik, Histolojik, Radyografik, Fizyolojik, Sintigrafik, Sitolojik ve Biyokimyasal Yönleri (Idiopathic Pulmonary Fibrosis: Clinical, Histologic, Radiographic, Physiologic, Scintigraphic, Cytologic, and Biochemical Aspects) başlıklı makalelerini yayınlayarak İPF teriminin yaygınlaşmasını sağladılar. Cerrahi akciğer biyopsilerinin yapılmaya başlanmasıyla, Dr. Averill Abraham Liebow (1911-1978) akciğer fibrozisini farklı alt tiplere ayırdı. Bu alt tiplerden bazılarının nedenleri zamanla anlaşıldı: Örneğin, dev hücreli interstisyel pnömoni sert metal tozuna maruz kalmaktan, deskuamatif interstisyel pnömoni ise sigara içmekten kaynaklanıyordu. 1
Ancak çoğu hastada spesifik nedenler bulunamadı. Bu yüzden İPF terimi, olağan interstisyel pnömoni ve spesifik olmayan interstisyel pnömoni gibi çeşitli alt tipleri kapsayan genel bir terim olarak kullanıldı. Aynı zamanda, "idiyopatik interstisyel pnömoni" ve "kriptojenik fibrozan alveolit" gibi başka terimler de kullanılmaktaydı. 1
Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi (BT) teknolojisinin gelişmesiyle, doktorlar olağan interstisyel pnömoninin özelliklerini radyolojik olarak tanımlayabilir hale geldiler. Bu sayede, bilinen bir nedeni olmayan ve BT'de olağan interstisyel pnömoni görüntüsü veren hastalara daha seçici bir şekilde İdiyopatik Pulmoner Fibrozis (İPF) tanısı konulmaya başlandı. 1
Averill Abraham Liebow (1911-1978) ve Charles B. Carrington (1934-1985)
1969
1969 yılında Averill Abraham Liebow ve Charles B. Carrington, interstisyel akciğer hastalığı alanında çığır açan bir çalışmaya imza attılar. Bu iki bilim insanı, idiyopatik interstisyel pnömoni (İİP) olarak bilinen hastalık grubunun aslında tek bir hastalık olmadığını, farklı patolojik özelliklere sahip alt tiplere ayrılabileceğini öne sürdüler.
Bu yenilikçi yaklaşım, interstisyel akciğer hastalıklarının histopatolojik incelemesinde modern çağın başlangıcı olarak kabul edilir. 26
Amerikan Toraks Derneği/Avrupa Solunum Derneği İdiyopatik İnterstisyel Pnömonilerin Uluslararası Multidisipliner Konsensüs Sınıflandırması (American Thoracic Society/European Respiratory Society International Multidisciplinary Consensus Classification of the Idiopathic Interstitial Pneumonias)
2002
2002 yılında, Amerikan Toraks Derneği (ATS) ve Avrupa Solunum Derneği (ERS) tarafından desteklenen bir uzmanlar paneli, İdiyopatik İnterstisyel Pnömoniler (IIP) hakkında yeni bir sınıflandırma sağlamak amacıyla bir bildiri yayınladı. Bu sınıflamada, İdiyopatik Pulmoner Fibrozis (İPF), ana (majör) IIP kategorisi altında sınıflandırıldı ve kronik (uzun süreli) fibrozan (lifli doku oluşturan) interstisyel pnömoniler (akciğer dokusunun iltihaplanması) altına yerleştirildi. Kriptojenik Fibrozan Alveolit" (nedeni bilinmeyen akciğer dokusu sertleşmesi) terimi kullamından kaldırılarak, bu durum için sadece "İdiyopatik Pulmoner Fibrozis" (İPF, nedeni bilinmeyen akciğer sertleşmesi) klinik terimi kabul edildi. 26,27
4- İdiyopatik Pulmoner Fibrozis (İPF) için tanılama yöntemleri geliştirilmeye başlandı.
1983 İPF İçin İlk Tedavi Seçeneği Cerrahiden Geldi
1950'lerde akciğer biyopsisi, tanı için standart hale geldi. Bu biyopsi, iki farklı şekilde gerçekleştirilebilir:
İdiyopatik Pulmoner Fibrozis (İPF) tanısında akciğer biyopsisi, akciğer dokusunun analiz için alındığı bir yöntemdir.
Tarihte ilk akciğer biopsisi, 1883 yılında Leyden H. Veber tarafından, zatürre enfeksiyonunun tespiti için akciğerden iğne yoluyla yapılmıştır. 30 Alman laringolog Gustav Killian (1860-1921), 1897'de ilk bronkoskopi işlemini gerçekleştirdi. Killian, bir domuz kemiğini çıkarmak için sert bir bronkoskop kullandı. 31
1970'lerde yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi (HRCT) geliştirildi ve İPF tanısında devrim yarattı. Bilgisayarlı Tomografi (BT): Godfrey Newbold Hounsfield (1919-2004) ve Allan MacLeod Cormack (1924-1998) tarafından icat edilen bir tıbbi görüntüleme teknolojisidir. Bu teknoloji, ilk olarak 1963 yılında teorik olarak ortaya konulmuş, Hounsfield'ın çalıştığı müzik şirketi EMI, The Beatles'ın müzik kayıtlarından elde ettiği gelirlerle araştırma ve geliştirme çalışmalarını finanse etmiştir. BT'nin ilk uygulaması 1971 yılında gerçekleştirilmiş ve 1972 yılından itibaren klinik ortamlarda kullanılmaya başlanmıştır. 29
5- Dr. Joel D. Cooper - İlk Başarılı Tek Taraflı Akciğer Nakli İPF'li hastaya yapıldı - (LTx)
1983 İPF İçin İlk Tedavi Seçeneği Cerrahiden Geldi
1983 yılında dünya genelinde 44 akciğer nakli gerçekleştirildi, ancak maalesef bunların tamamı başarısızlıkla sonuçlandı. Bu operasyonlar sonucunda tüm hastalar, birkaç gün ya da hafta içinde hayatını kaybetti. Dünyada ilk başarılı tek taraflı akciğer nakli, 7 Kasım 1983'te Dr. Joel D. Cooper liderliğindeki Toronto Akciğer Transplantasyonu Grubu tarafından gerçekleştirildi.
Hasta olarak seçilen Tom Hall, 58 yaşında bir erkekti ve idiyopatik pulmoner fibrozis hastalığından muzdaripti. Nakil için uygun adayları belirlerken, ekip 45 yaş sınırını tercih etmişti. Cerrahi ekibin inancına göre, pulmoner sepsisi olmayan fibrozis vakaları, başarılı bir akciğer nakli için ideal adaylardı. Yapılan deneysel çalışmalar neticesinde, akciğer transplantasyonunun başarılı olması için kalp transplantasyonunun gerekli olmadığı ortaya çıktı.
Tom Hall'un sağ akciğeri nakledilerek, bronş anastomozu çevresindeki omentum kullanılarak gerçekleştirilen nakil sayesinde hayatta kalmakla kalmadı; aynı zamanda, 58 yaşındaki ölüm döşeğinden kalkarak 6 buçuk yıl daha yaşadı. Üç ay içinde işine geri dönen Hall, bu süre zarfında Toronto Genel Hastanesi'ni dünya çapında ünlü bir nakil merkezi haline getirmeye önemli katkılarda bulundu. Ancak, ne yazık ki, kronik renal yetmezlik sonucunda yaşamını yitirdi. 16,17,18
Not: Yayında hastalığın adı anımsanırken yanlışlıkla karıştırılıyor.
2004 yılında, İdiyopatik Pulmoner Fibrozis (İPF) hastası Menderes Esat Seymen, Viyana'da akciğer nakli ameliyatı olarak İPF'den nakil olan ilk Türk hasta oldu. Ancak, hastanın bağlı olduğu Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), yurt dışında gerçekleştirilen bu tedavinin masraflarını karşılamayı reddetti. 22
1963 yılında Dr. Fikri Alican (1929-2015) ve Dr. Şadan Eraslan (1927-2000) hocalarımızın elleriyle dokundukları ilk akciğer naklinden tam 46 yıl sonra, 2009 yılında Dr. Cemal Asım Kutlu, Türkiye'de aktif olarak ilk akciğer naklini başlattı. 23
6- İPF İçin İlk Medikal Tedaviler Geliştirildi
2014
2014 yılı, İPF hastaları için bir dönüm noktası oldu. Bu yıl, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), bu zorlu hastalık için ilk onaylı ilacı duyurdu: pirfenidone. Üç yıl sonra, 2017'de, ikinci bir ilaç olan nintedanib de onay aldı. Bu gelişmeler, yıllarca etkili bir tedavisi olmayan İPF hastaları için büyük bir umut ışığı oldu.
ABD, Avrupa ve birçok ülkede, İPF (İdiyopatik Pulmoner Fibrozis) tedavisi için iki ilaç onaylanmıştır: nintedanib ve pirfenidon. Laboratuvar ortamında yapılan çalışmalar, nintedanibin tirozin kinazlar (hücre büyümesi ve farklılaşmasında rol oynayan enzimler) aracılığıyla sinyallemeyi engelleyerek fibroblastlar (bağ dokusu hücreleri) ve fibrocytlerin (olgunlaşmamış bağ dokusu hücreleri) toplanması, çoğalması ve farklılaşması gibi temel fibrozis (bağ dokusu artışı) süreçlerini engellediğini göstermiştir. Hayvan modelleri üzerinde yapılan çalışmalar, nintedanibin ayrıca akciğerlerde bozulmuş mikrodamar yapısını normalleştirebileceğini de öne sürmektedir. 21
Bu ilaçların geliştirilmesi uzun ve zorlu bir süreçti. Araştırmacılar, önce hastalığın mekanizmalarını anlamak için yıllarca çalıştılar. Sonra, bu mekanizmaları hedef alabilecek molekülleri keşfetmek için laboratuvarlarda sayısız deney yaptılar. Umut vadeden moleküller bulunduğunda, bunları önce hayvan deneylerinde, sonra insanlarda test ettiler. Bu süreç, her ilaç için yaklaşık 10-15 yıl sürdü ve yüz milyonlarca dolar yatırım gerektirdi.
Bu ilaçlar İPF'yi tamamen iyileştiremiyor, ancak hastalığın ilerlemesini yavaşlatıyor ve hastaların yaşam kalitesini artırıyor. Bu, küçük gibi görünebilir ama İPF gibi ilerleyici bir hastalık için büyük bir adım.
Şimdi araştırmacılar, daha etkili tedaviler bulmak için çalışmalarına devam ediyor. Gelecekte, belki de İPF'yi tamamen durduracak veya geri döndürecek ilaçlar görebiliriz. Bilim insanlarının azmi ve yeni teknolojiler sayesinde, İPF hastaları için umut her geçen gün artıyor.
Türkiye'de her iki ilaç tedavisi de 2017 yılında onaylanarak, geri ödeme sistemine alınmıştır. 24
7- Türkiye'nin İlk İPF Hasta ve Yakını Bilgilendirme Programı
2019
Türkiye'nin İlk İPF Hasta Eğitim Programı, 2019 yılında Ege Üniversitesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı İAH ve PAH Merkezi ile Prof. Dr. Nesrin Moğulkoç hocamızın önderliğinde Pulmoner Hipertansiyon ve Skleroderma Hasta Derneği tarafından başlatıldı. 10
Bu önemli program, her biri 100 kişilik toplam 4 toplantıdan oluşan bir seriyle, 400 hasta ve yakınına İPF (İdiyopatik Pulmoner Fibrozis) konusunda en güncel bilgileri sunmayı başardı. Katılımcılar, uzman hocalarına akıllarındaki soruları sorma fırsatı buldu ve bilgi birikimlerini derinleştirdi. 10
Bu program, nadir hastalıklarla mücadele eden bireylerin güçlenmesi ve bilinçlenmesi yolunda atılan önemli bir adım olarak büyük bir motivasyon kaynağı olmuştur. Başta Prof. Dr. Nesrin Moğulkoç hocamız olmak üzere destek veren ve katkı sunan herkese sonsuz teşekkürler. Birlikte daha sağlıklı yarınlara!
PAHSSc, İstanbul için ilk İPF Hasta ve Yakını Bilgilendirme Toplantısını 7 Mart 2020 tarihinde, Prof. Dr. Tekin Yıldız hocamızla Ataşehir Belediyesi Neşet Ertaş Kültürevi'nde gerçekleştirdi. 11
8- Eylül Ayı Pulmoner Fibrozis (Akciğer Sertleşmesi) Farkındalık Ayı
Amerika'da 2000 yılında kurulan Pulmoner Fibrozis Vakfı (PFF), pulmoner fibrozis (PF) tedavisi ile ilgili araştırmaları desteklemeye ve hastalığa çare bulmanın yanı sıra hastalara ve ailelerine yardım etmeye adanmış kar amacı gütmeyen bir kuruluştur. Pulmoner Fibrozis Farkındalık Ayı, ilk olarak 2012 yılında resmi olarak tanıtılmıştır. Bu tarihten itibaren her yıl Eylül ayında düzenlenen çeşitli etkinlikler ve kampanyalarla PF hastalığına dikkat çekilmektedir. Farkındalık ayı boyunca yürüyüşler, seminerler, bilgilendirme toplantıları, sosyal medya kampanyaları ve bağış toplama faaliyetleri gibi çeşitli etkinlikler düzenlenir. Amaç, hastalığın belirtileri, tanısı, tedavisi ve hastaların yaşam kalitesini artırmaya yönelik bilgileri toplumla paylaşmaktır. PF Farkındalık Ayı, sadece Amerika Birleşik Devletleri ile sınırlı kalmamış, dünya genelinde birçok ülke ve topluluk tarafından benimsenmiştir. Birçok uluslararası organizasyon ve hasta derneği, Eylül ayında PF farkındalığını artırmak için çeşitli etkinlikler düzenler. Farkındalık ayı süresince medya organları ve sosyal medya platformları aracılığıyla geniş kitlelere ulaşılır, hastalığın belirtileri, tanı yöntemleri, tedavi seçenekleri ve hasta hikayeleri paylaşılır. Amaç, halkın bilinçlenmesini sağlamak ve hastalığın erken tanısını teşvik etmektir. PF Farkındalık Ayı, aynı zamanda araştırmalar için fon toplama faaliyetlerinin yoğunlaştığı bir dönemdir. Bu bağışlar, hastalığın tedavisi ve nihai olarak bir tedavi bulunması için yapılan bilimsel araştırmalara destek sağlar. Pulmoner Fibrozis Farkındalık Ayı, hastaların ve ailelerinin yanında yer almak, hastalık hakkında toplumu bilinçlendirmek ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla her yıl büyük bir gayretle kutlanmaktadır. 12
9- İdiyopatik Pulmoner Fibrozis Haftası
10- İdiyopatik Pulmoner Fibrozis Kişi Seçmez!
Not: Her hastalık insan hayatında önemlidir, ancak nadir bir hastalığa sahip olmak, çok daha zorlu bir süreci beraberinde getirir. Tıp alanında öncü olan hekimler, özellikle nadir hastalıkların gizemini çözerek bilimin mevcut sınırlarını zorlayarak önemli ilerlemeler kaydetmişlerdir. Bu cesur araştırmacılar, bilinmeyenin karanlık dehlizlerine ışık tutarak, daha önce tanımlanmamış hastalıkların tanı ve tedavisini mümkün kıldıkları için o nadir hastalıklarla mücadele eden birey ve ailelerince büyük bir minnetle anılırlar.
Bilinmeyen bir gerçeği ifade etmek genellikle genel kabul görmüş düşüncelerin dışına çıkmayı, bir meydan okumayı gerektirir ve bazen toplumsal eleştirilere maruz kalmayı da beraberinde getirebilir. Zaman gelir, bir Galileo gibi, Engizisyon Mahkemesi'nde yöneltilen bütün suçlamalara rağmen "Dünya, ne olursa olsun güneşin etrafında dönmeye devam edecek!" diyebilecek cesareti gösterebilmek gerekir. Bunun bedeli, bazen Michael Servetus'in pulmoner dolaşımı keşfettiği için Engizisyon Mahkemesi tarafından sapkınlıkla veya kafirlikle suçlanıp diri diri yakılması gibi ağır olsa bile...
Zamanın ötesindeki cesur bireyler, ilerleyen zamanlarda toplumun bu anlayışa yaklaşmaya başlamasıyla anlaşılacak, takdir edilecek ve emekleri tıbbi bilginin derinliklerine yapılan cesur yolculuklar olarak tarihe geçecektir. Onların yenilikçi fikirleri ve meydan okuyucu duruşları, tıbbi bilimlerde derin izler bırakacak ve toplumun ilerlemesine katkıda bulunacaktır. Tarih boyunca, büyük değişimler ve ilerlemeler genellikle bu tür öncülerin adımlarıyla başlamıştır.
Dr. Dominic John Corrigan da böyle öncü bir hekimdir. Titiz dikkati ve derin tıbbi bilgi birikimiyle, 1838'de keşfettiği ve akciğer sirozu olarak adlandırdığı idiyopatik pulmoner fibrozisin tanınmasında öncü olmuştur. Bugünkü tanılama ve tedavi sistemlerimiz, onun bu önemli katkılarına borçludur.
Nadir hastalıkların keşfi ve tedavisi konusunda emek veren tüm hekimlere minnettarız ve onların çalışmaları, gelecek nesillere ilham kaynağı olmaya devam edecektir.
Sevgili takipçilerimiz, İdiyopatik Pulmoner Fibrozis hakkındaki bilgilendirme serimizi tamamlamış bulunuyoruz.
Destekleriniz, beğenileriniz, yorumlarınız ve paylaşımlarımızı yeniden paylaşarak her gün bizi daha da ileriye taşıyorsunuz. Her biriniz, toplumda hastalıkların farkındalığını artırmada önemli bir rol oynuyorsunuz ve bu katkınızı asla göz ardı etmeyin! Hep birlikte daha güçlü ve bilinçli bir topluluk yaratıyoruz.
Önümüzdeki günlerde sizleri daha da şaşırtacak, bilgilendirecek ve belki de hayatınızı değiştirecek içeriklerle karşınızda olacağız. Birlikte neleri başarabileceğimizi düşünün! Siz varsınız, biz varız ve birlikte bu yolda devam edeceğiz. Hastalıklarımız konusunda fark yaratmaya hazır mısınız?.
Sağlıklı, enerjik ve farkındalık dolu günler sizinle olsun! Hep birlikte daha iyiye, daha güzele!
Teşekkürler
Pulmoner Hipertansiyon ve Skleroderma Hasta Derneği
#idiyopatikPulmonerFibrozis #PAHSSc #idiopatikPulmonerFibrozis #AkciğerSertleşmesi #Teşekkürler #ipf #NadirHastalık @pahsscdernegi
Alfabetik sırayla
Yazan: Kamil Hamidullah / KASIM 2019
Önceki güncelleme: Kamil Hamidullah / NİSAN 2024
Son güncelleme: Kamil Hamidullah / TEMMUZ 2024